Cumhuriyet'in 85. yılı, milletimize kutlu olsun! 1923'ten 2008'e geldiğimiz çizgiyi, tarihçi gözüyle, palavraya tenezzül etmeden değerlendireceğiz. Atatürk'ün fikri olan cumhuriyet, ona göre, müreffeh ve bahtiyar bir Türkiye oluşturacaktı. Kötü idareler, yetersiz ve bencil devlet adamlarımız sebebiyle tarihimizin en feci felâket yıllarını yaşamış, asgarî sınırlara çekilmiş bir Türkiye'nin ideali elbette refah ve huzur idi. Atatürk, hem askerlik, hem dış politika, hem devlet yönetiminde dehâ sahibi müstesna bir şahsiyetti. Ebediyen millî kahramanımızdır. Çok karakteristik 1918-1939 İki Savaş Arası dünya döneminin tipik şartları içinde Türkiye için ne mümkünse yaptı. Okulları kapanmış, fabrikaları durmuş, şehirleri yakılmış, köyleri yağmalanmış, büyük nüfus kaybetmiş bir ülkeyi devraldığı unutulmamalıdır. Zamansız ölmeyip yaşasaydı ne yapardı? Atatürk'ün karakter yapısının derinliğine girebilenler, ihtiyat ile cür'eti yerinde kullanmak dehâsını teslim ederler. Hangi işin hangi zamanda yapılacağının büyük ustası idi. 1939 savaşına, 1943 baharında şüphesiz müttefiklerin safında girecekti. O yılları yaşayanlar, iyi ki başımızda Atatürk yok, olsa idi mutlaka savaşa sokardı sözünün popüler olduğunu hatırlayacaklardır. Atatürk'ün Avrupa Birliği üyeliğini kaçırması, tasavvur bile edilemez. Böyle bir tasavvur, Atatürk'ü budala yerine koymaktır, hakarettir. Şüphesiz kurucu 6 devletten hemen sonra üye olacaklar arasında Türkiye de bulunacaktı. Bu ne demektir? Demokrasi problemimizi çözmüş olmamız demektir. Böyle bir Türkiye'de askerî darbe, yargının siyasî karar vermesi, Kürt isyanı ve terörü, sınırlarımız üzerinde münakaşa edilmesi, Ermeni küstahlığı gibi meseleler bahis konusu bile değildi. GAP'ı çoktan bitirmiştik. Bütün üyeler gibi biz de zengin olacaktık. P.c. 30.000 dolarlık bir Türkiye... Bu yazımı, Atatürk'ün 1938 çizgisinde kalacağını, o çizgide işinin bittiğini sananlara ithâf ediyorum. 1923'te Türkiye, 1918 sonunda imparatorluğunu mağlûben kaybederek büyük devletler arasından çıktı. Buna rağmen, müreffeh ve muâsır medeniyet seviyesine erişmiş bir devlet olabilirdik. Bunu başaramadık. Atatürk, 2008'e gelip de tek hedef şeklinde özetlediği o çizgiden uzak kalacağımızı, asla düşünmedi.