Büyük Zafer'in 87. yıl dönümü, her seneden daha muhteşem kutlandı. Silâhlı kuvvetlerimizin her beldemizde geçit resimleri, gösterileri, göz kamaştırdı. Hiçbir gücün ayrıştıramayacağı millî birliğimiz vurgulandı. Milletimize ve şanlı ordumuza kutlu olsun... Büyük Zafer'in başkomutanı Mareşal Gazi Mustafa Kemal Paşa Atatürk, minnet ve sevgiyle anıldı. Taarruzun planlarını hazırlayan erkân-ı harbiyye-i umûmiyye reisi (genel kurmay başkanı) Orgeneral Fevzi Çakmak Paşa'ya Türkiye Büyük Millet Meclisi, Zafer'den hemen sonra müşîr (mareşal) rütbesi verdi. Meclisimiz, Atatürk ve Çakmak'tan başka hiçbir generalimize 1922'den sonra mareşal rütbesi tevcih etmedi. Bu rütbe bugün demokrasilerde savaş hâli dışında pek kullanılmıyor. ABD'de 1945'ten sonra hiçbir orgeneral ve oramirale -mareşallik demek olan- 5. yıldızı vermemiştir. Büyük Zafer, Balkan ve Cihan Savaşları'ndan mağlûp çıkan, mütâreke uyarınca silahlarına el konulan, tersanelerine girilen, donanması alınan bir millet tarafından kazanıldı. İstanbul, Edirne, Bursa, İzmir gibi en önemli beldeleri işgal edilmiş bir ülke için yapıldı. Anadolu yanmış yakılmış, büyük nüfus yitirmiş, okulları bile kapatılmış bir durumda idi. Kurtuluş Savaşımız'da şehitler içinde Yemen, Libya, Bosna-Hersek, Arnavutluk, Kafkasya ve buna benzer henüz bizden ayrılmış imparatorluk ülkelerimizde doğan Türkler de vardı. Türk ordusunda, Türkiye için, Türk olarak savaşıp Anadolu topraklarında şehit düştüler. Büyük Zafer'den 10 gün sonra 9 Eylülde İzmir'de idik. Millî And'ı = Mîsâk-ı Millî'yi yüzde 90'ın üzerinde gerçekleştirdik. Millî irademizi temsil eden Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin mutlak yetkisinde, 1074'te kurduğumuz ölümsüz devletimizi cumhuriyet rejimi ile yeniledik. Sakarlık yapmazsak, çağdaş uygarlık düzeyine erişmiş bahtiyar ve müreffeh bir Türkiye'ye az kaldı...