AK Parti iktidarı, 17 Aralıktan bu yana Avrupa Birliği konusunda ipe un sermekle itham ediliyor. Hem bizde, hem dış ülkelerde... Avrupalılar'ın Türk'ten ne koparsak kârdır kartezyen felsefesiyle üzerimize gelmeleri sebebiyle devlet adamlarımızdaki burukluğun elbette farkındayız. Ne çare ki realpolitik (gerçek ve gerçekçi dış polika), duyguya yer vermez, brütal üslûpta akla ve kaba menfaate dayanır. Bu çerçevede -cehaletimizi mazur görün- biz, Sayın Başbakanımız'ın Etiyopya (Habeşistan) gezisini de, Güney Afrika Birliği ziyaretini de kavrayamadık. Her ikisi için de bir öncelik fark edemedik. Sayın Cumhurbaşkanımız'ın Suriye ziyareti ise üstelik sakıncalı, çok sakıncalı ve gereksizdir. Washington'da kesinlikle Amerika'ya nisbet verdiğimiz şeklinde algılanır. Suriye devlet başkanının ziyaretini iade için bu acele nedendir? Bırakalım, bu vecibeyi Sayın Sezer'in haleflerinden biri yerine getirsin. Zira, Demirel ve Özal gibi Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en seçkin iki şahsiyetine karşı Şam'da ve Bağdat'ta iki Baas diktatörünün terbiyesizliklerini, devletimize tafra atmalarını unutmuş değiliz. Eski eyaletlerimizdir diye müsamaha göstermemizi o zaman da doğru bulmamıştık. Demirel de Özal da, birtakım menfaatler sağladıkları Suriye'den eli boş dönmüşlerdi. Suriye, düzgün harita çizmeyi öğrenmeden, bizim devlet ve hükûmet seviyesindeki temaslarımızda ılımlı ve dikkatli davranmamız gerekiyor. Hele Hariri suikastından sonra, bu eylemde Suriye masumdur havasını verir tarzda tefsire uğrayacak teşebbüslerimiz mahzurludur. Özel sektöre, ekonomik, kültürel ve turistik her türlü temasa ise bir diyeceğimiz yoktur. Önce iki halkın birbirine yaklaşması lâzım. İktidarın, asayişin ber-kemâl değil muhtell olduğunu teşhis ile konuyu zirveye taşıması çok doğrudur. Kesin çözüm için irade gösterileceği şeklinde anladık. Zira asayişsizliğin devamı her iktidarı yıpratıp çürütür. Aynı kararlılığı AB için bekliyoruz. Avrupa Birliği konusunda, başka devletlere yerimizi buyur edercesine bir ihmal ise, Türk devletine onulmaz zararlar verir.