Kıbrıs meselesinin âcilliği ve Avrupa Birliği ile derin ilgisi sebebiyle bu konuya odaklandık. Başbakan Kore'ye faydalı bir ziyaret bile yaptı. Ancak en önemli davamızın AB olduğunu unutmamalıyız. En acele ve en mühim gelişmeler bile, AB üzerindeki dikkatimizi dağıtmamalıdır. Avrupa Birliği, medeniyet davamızdır. Türkiye'nin daha hayatî hiçbir meselesi olamaz. Çocuklarımızın ve bizden sonraki bütün Türk nesillerinin nasıl bir hayat yaşıyacağı belirlenecektir. Yenileşme tarihimizin en önemli gelişmesidir. Zira yenileşme tarihimizde, bir türlü ulaşamadığımız muâsır uygarlık seviyesine nihayet eriştiğimizi gösterecektir. Sultan Selim'in, Sultan Mahmud'un, Reşid Paşa'nın ve en büyük inkılâpçı millî kahramanımız Atatürk'ün ruhları şâd olacaktır. Hepsinin gözlerinin açık gittiği kesin kanaatindeyiz. 25 Avrupa devleti, Kıbrıs meselesinde ABD, hattâ BM'ye verdiğimiz ağırlığın Avrupa'dan esirgendiğini sanıp alınabilirler. Çok alıngan olduklarını, buluttan nem kaptıklarını biliyoruz. Bundan dolayı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Avrupa başkentlerini dolaşmalıdırlar. Avrupalı devlet ve iş adamları ile sürekli temas sağlamaları gerekiyor ki, Aralık 2004'te müessif bir kaza vuku bulmasın. Hem Türkiye, hem Avrupa için böylesine bir kaza ihtimali ortadan kalksın. Avrupa'nın gerçekçi politikacıları bu hususu kavradılar. Ancak, kazayı önlemek, Aralık ayını beklemeden Türkiye ile hemen müzakereyi başlatarak da mümkündür. Avrupa'nın kompleksleri bunu engelliyor. Büyük inkılâpların arifesinde tansiyon en yüksek derecededir. Bu kadar karmaşık bir atmosferi bir bakıma tabii görmeye alışmalıyız. Muâsır medeniyet isteyenlerle geleneksel çizgide kalmayı tercih edenlerin kavgasıdır. Bu defa hangi tarafın kazanacağı çok bellidir.