Bir hafta sonra önümüzdeki Cuma günü Türk devletinin geleceğini birinci derecede etkileyecek 17 Aralık Avrupa Birliği bildirisinin içeriğini öğreneceğiz. O güne kadar diplomatlarımız ve politikacılarımız, bildirinin bizi ilgilendiren ve Türkiye'ye müzakere tarihi veren bölümü üzerinde, sağlıklı bir metnin çıkması için bıkıp usanmadan çalışacaklar. Çok ağırlıklı bir milli meseledir. İktidar, yalnız kendi partisi ve bürokratları ile yetinemez. Milletlerarası temaslarda tecrübeli ve başarılı her kişiden faydalanmasını bilmelidir. Türkiye'yi rahatsız eden ibarelerle karşılaşırsak, soğukkanlılığımızı bir an bile kaybetmemeliyiz. Bugüne kadar yaptığımız reformlar, kâr hanemize yazılmıştır. Demokrasimizi güçlendirmiştir. Müesseselerimizi çağa hazırlamıştır. Arkasını getireceğiz, tamamlıyacağız, dünyayı izleyeceğiz, tez zamanda çağdaş çizgiye ulaşacağız. Avrupa kendisine de yaramaz bir sakarlık yaptığı takdirde, elbette kızacağız. Ama Avrupa'dan vaz geçmiyeceğiz. Zira biz de Avrupalı'yız. Asla bir Avrupa düşmanlığı oluşmasına zemin hazırlamayacağız. Böyle bir durum, bizi 1914'te Birinci Cihan Savaşı'na sürükledi. Asırların emeği geçersiz hâle geldi. Birleşik Amerika ile de ilişkilerimize dikkat kesilmeliyiz. Hoş olmayan boş laflar söyleyip bunca yıllık stratejik müttefikimizi karşımıza alamayız. Eleştirilerimizi, gerçekten Türk'ün menfaati bahis konusu ise ve üslûp hatası yapmaksızın söylemeliyiz. Yılların hataları üst üste yığılmıştır. Manasını yitirmiş kavramlar silinip atılamamıştır. Geniş perspektifler oluşturulamamıştır. Kurumlarımız yenileştirilememiş, kuruluşlarımız ıslah edilememiş, gereksizleri ortadan kaldırılamamıştır. Türkiye'nin Arz üzerindeki ağırlığı gittikçe arka sıralara düşmüştür. Artık yanlışlara, yetersizliklere, hırsızlıklara vurgunlara, hortumlara, liyakatsizliklere tahammülümüz yoktur. Türkiye'nin hangi yöne gideceğinin göstergelerini en kusursuz şekilde belirlememiz gerekiyor.