Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan'ın Bulgaristan ziyareti başarılı geçti. Bu komşumuzla da, Yunanistan gibi, samimi ilişkiler kurmalıyız. Bulgaristan'la Romanya, tam üye olmaya çok yakınlar. Bu geçiş sırasında Bulgaristan'da monarşi için plebisit yapılması muhtemeldir. Bu suretle komşumuz, Batı Avrupa taçlı demokrasilerinden birini oluşturarak, yalnız Avrupalı değil, üstelik Batı Avrupalı kimliğini de sergileyecektir. İkinci Simeon, bütün belli başlı büyük Avrupa hanedanları ile akrabadır. Dün Brüksel'e başvuran Hırvatistan, Romanya ve Bulgaristan'la birlikte tam üyelik istiyor. Diğer küçük Balkan devletlerinde de bu yönde hareketlenme var. Allahım biz neden bu kadar geciktik? Bu gecikme bize kaç yüz milyar dolara mal oldu? Kaç nesil yoksulluğa mahkûm edildi? Sınırlarımız kaç aşağının bayağısı platformda münakaşa konusu yapıldı? Bu ne liyakatsızlık, ehliyetsizlik, basiretsizlik, taassup ve bencilliktir? Bir tek politikacı, bir tek parti sorumlu değildir. Ne kadar kişi, zümre, kuruluş, kurum, siyasetçi, iktidar, muhalefet varsa sorumludur. Türkiye gibi bir devleti elimize geçirmiş, rahatça üzerine oturmuş, tarihte neler yapmış bir milleti etkilemiş, gelişmesini durdurmuş, millî hedeflerinden uzak tutmaya özen göstermişiz. Hemen önümüzdeki yıllarda yüz üniversitemizde iki yüz branşta bu konu incelenecektir. Atatürk'ü 1938'de durduranlar kim bilir ne ince tahlillerden geçirilecektir. Her branştaki tarihçiliğimizde bu potansiyel mevcuttur. Başbakan şimdi, Avrupa Birliği'nin gerçek kurucuları olan Fransa ile Almanya'ya gidecek. Başkan Chirac ve Şansölye Schröder'le konuşacak. Belki Fransa'nın infirat ve Amerika ile zıddiyet politikasının sonuç vermeyeceğini, ama Türkiye'nin her hâl-ü kârda bir Avrupa devleti olduğunu asla unutmayacağını, zaten Amerika'nın da böyle bir kimlikte demokrasi ortakları ve stratejik müttefik istediğini söyleyecek. Bir Amerika-Avrupa ihtilâfının hür dünyayı nerelere götürebileceği üzerinde duracak. Umarız ılık bir yaz geçireceğiz. Gönül rahatlığı ile sonbahara ulaşacağız.