ABD ile ilişkilerimiz duraklama safhasına girince hükümet, Avrupa Birliği'ne daha fazla yaklaşmaya başladı. Doğru politikadır. Genelkurmay Başkanımız da, silahlı kuvvetlerimizin Türkiye'nin AB'ye girmesini istediğini, herkesin anlayacağı çok açık bir dille ifade etti. Her fikrin olduğu gibi Avrupa Birliği'ne muhalefetin de tabii bulunduğunu, ancak hedefimizin kesinleştiğini bildirdi. Orgeneral Sayın Özkök'ün sözleri, sanıyorum statükocularımızın bir kısmını olsun etkilemiştir. Türk milletinin Batı'ya doğruluşunu kavrayamayanlar, tarihimizin akışını bilmeyenlerdir. Ancak bu doğrultunun yanlışlığını savunanlar da bulunabilir. Niye Orta Asya'da kalmadık da binlerce kilometre batıdaki Anadolu'ya geldik? şeklinde düşünenler varsa, onları da yadırgamayız. Fikre sınır ve sansür koymayız. Romanya ve Bulgaristan'dan önce bile Avrupa Birliği'ne üye olmamızın mümkün bulunduğunu söyleyenlere katılıyoruz. Her şey tutumumuza, becerimize, irademize, kararlılığımıza bağlıdır. Serbest dolaşımın üyelikten sonraki bir tarihe ertelenmesini İspanya, Portekiz, Polonya gibi biz de kabul edebiliriz. Üyeliğimizi savsakladıkları takdirde, girmemek de elimizdedir. Toplumumuzu çağdaş standartlara ulaştırmak kazancımız, mahfuz kalır. Avrupa Birliği kriterlerine uyum sağlamak faaliyetimiz, yapay gündemlere kapılarak gevşetilmemelidir. Statükocularımız, iktidarı bu tuzağa çekmek için, eski filmleri oynatmaktan vazgeçmezler. Hükümet, aklını kullanmalı, fırsat vermemelidir. Dikkatli olmalıdır. Hortumculara karşı da hareket başlatmıştır. Onlar da milyonlarca doları ortalığa döküp saçacaklardır. Bütün bunların hakkından gelmek kolay iş değil. Ancak iktidara talib olanların, Türkiye'nin gerçeklerini bildiklerini peşinen kabul ediyoruz.