Bilmem ki bizimki kadar bürokrasisi ile iç içe geçmiş başka millet var mı? Ailelerimizde uzak yakın mutlaka memur bulunur. Onları teker teker çok severiz. Ama tutuculuklarından, reformdan hoşlanmayan kapalı bir zümre oluşturmalarından, hattâ vatandaşa eziyeti reva gören kırtasiyeciliklerinden illallah... Büyük Reşid Paşa, henüz ölen efendisi İkinci Sultan Mahmud'un radikal yenileşme politikasını izleyip Tanzimat'ı kurarken, bir dudağı yerde, bir dudağı gökte, 3 kıt'a üzerinde, Orta Avrupa ile Orta Afrika arasında uzanan 1839 Türkiyesi'ne, uzun yıllar geçirdiği İngiltere ile Fransa'daki demokrasiyi getiremedi. İmparatorluğumuzda onlar gibi anavatan-sömürge ayırımı yoktu. İktidar, seçilmiş meclislere verilemedi. Hâkan-halîfenin yetkilerini, yüksek memurlara devretti. Meşhur Tanzimat bürokrasisi doğdu. O zamandan bu yana nice rejimleri yaşadık. Reşid Paşa'nın çok sağlam kurduğu bürokrasi, devr-i demokraside epey ayrıcalığını yitirdi, ama gücünü yitirmedi. Asker sivil bürokratı olmayan devlet yoktur. Her zaman olacaktır. Saygınlıklarını daima koruyacaklardır. Ama Avrupa seviyesine ulaşmak Nizâm-ı Cedîd'den, Vak'a-î Hayriyye'den, Tanzimat'tan, Meşrutiyet'lerden, Cumhuriyet'ten ve Demokrasi'den beri, devlet politikamızdır. Bir türlü gerçekleştiremedik. Bürokrasimizin daha canlı, daha istekli davranması lâzım. Daha çabuk hareket edebilmeli. Kırtasiyecilikten kesinlikle vazgeçmeli. Kırtasiyecilik bizi çok eski zamanlara sürüklüyor. Nerede ki çağdaşlığa götürebilsin... Yüce Meclis'in çıkardığı yasalar, derhal ve hevesle, şevkle uygulanmalı. Ne demek küçük dillerde yayın yapabilmek, kurs açmak gibi pestenkerânî işleri bir yıl savsaklamak? Kilise konularında sessiz kalmak?.. Ve benzeri davranışlar... Yeter Artık!.. Hükûmet müsamaha etmemeli. Bazan küçük ihmaller, milletlere pahalıya mâl olur. Tarihimizde o kadar emsali var ki...