Amerika Birleşik Devletleri, 1943'ten beri dünyanın en güçlü, en zengin, 1. büyük devletidir. 65 yıl oldu. Sovyetlerin dağılmasından sonra -ki 20 yıl geçti- tamamen bir cihan devleti hâline geldi. Günümüzde 200 bağımsız devlet var. Bunların toplam askerî harcamaları yılda 1.2 trilyon dolardır. Bu meblağın yüzde 53'ü Birleşik Amerika'ya aittir. İşte böyle bir devlet, Irak'ta ve Afganistan'da bocaladı. Klasik savaşlarda üçüncü derecede vuruşmalarda birkaç bin asker zayiatı normal sayılırken, Irak'ta 3000 askeri ölen Amerika panikledi, ağlamaya başladı (Vietnam'da 50.000 asker kaybetmişti). Ama Irak'ta da, Afganistan'da da kalıcıdır. Kimse tası tarağı toplayacağını ummasın! Bağdad'da ve Kâbil'de ABD Büyükelçiliği adı altında kendisine öyle üsler inşa ediyor ki, Monako gibi birkaç devleti içine alır. Amerika'nın Orta Doğu coğrafyasının acemisi olduğu anlaşıldı. En yakın jeostratejik müttefiki İngiltere'nin ise, Asya politikasındaki tecrübesi malûmdur. Nedense Amerika, bu tecrübeden de yararlanmadı. Trilyon dolarları döküp saçtı. Dünya medeniyetinin seçkin âbidelerini esirgemedi, nâmını lekeledi. Taliban denen, taassubun en vahşi uçurumlarında yaşayan topluluk, Amerika'nın eseridir. Afganistan'da yerli komünistler, monarşiyi yıkıp Rusya'yı davet etmişlerdi. Rusya, budalaca Afganistan'ı işgal etti. ABD, Pakistan'da özel medreseler açtırdı. Afgan gençlerini Taliban öğretisi ile yetiştirdi. Afganistan'a soktu. Bunların Rus işgalinin sona ermesinde hizmetleri geçti. Ama ülkeyi bizzat yönetmeye kalkıştılar (Tâlibân, Farsça tâlib kelimesinin çoğuludur; şer'î ilimleri taleb eden medrese öğrencileri demek ki, Arapça talebe ile aynıdır). Şimdi bu Taliban, Amerika'nın politik hataları sonucu, Afganistan'daki NATO, dolayısıyla ABD kuvvetlerine kök söktürüyor. Afganistan'ın inanılmaz oranlarda çoğalan nüfusu ise, haşhaş tarımı ile geçiniyor. Washington, Afganistan'daki askerimizi artırmamızı istedi. Ankara'nın kararını bilmiyorum. Sanıyorum asker gönderen diğer NATO devletlerinin tutumunu izliyoruz.