Yazımızı okuduğunuz saatlerde Almanya'da bir yıl erken yapılan genel seçimlerin sonucu, 598 federal milletvekilinin dağılımı belli olacaktır. Biz bu yazımızı, dünki Pazar günü öğleden sonra yazdığımız için sonuçları bilmeden kaleme aldık. Almanya seçimlerinin bize göre özelliği, seçmenlerin yüzde 1'inden fazlasını oluşturan Türk asıllı Alman vatandaşlarının oyları bakımından değildir. Türkiye'nin AB(Avrupa Birliği) üyeliği konusunun ilk defa bir devletin, hem de Almanya gibi dünyanın 3. ekonomisinin iktidarı belirleyen genel seçimlerinde taşıdığı ağırlıktır. Hayret ki hayret!... Almanya ve İngiltere başbakanları ile dışişleri bakanlarının (İtalya ile İspanya'yı da katınız), Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girmesinin faziletlerini ve girmemesinden doğacak çok büyük sakıncaları anlata anlata dillerinde tüy bitti. Epey şey söylediler, bir tek önemli hususu ağızlarına alamadılar: Türkiye için AB'nin alternatifinin ABD olduğunu söyleyemediler. Zira NATO müttefikleri ve Avrupa'da yüz milyarlarca dolar yatırımı bulunan Amerika'nın AB'nin rakıybi durumunu açığa vurmak, nezakete ve siyasete aykırı idi. AB'nin Türkiye için alternatifinin ABD olduğunu nihayet -eski Ankara Büyükelçisi- Amerika dışişleri müsteşarı Grosman açıkladı. Başkan Bush, Temsiciler Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu'nda kabul gören Ermeni önergeleri'nin, Birleşik Amerika hükûmetinin politikasını yansıtmadığını bildirmekte acele etti. Türkiye dostluğunu vurguladı. Türkiye'nin üye olduğu ABD, Kanada, Meksika, Avustralya, Japonya'lı kıt'alar aşan bir NAFTA'yı düşününüz. Böyle bir birlik, Avrupa'ya Asya kapılarını dar eder ve enerji alanlarını ve yollarını ardına kadar Amerika'ya açar. AB gölgelenir. Prof. Angela Merkel şansölye koltuğuna oturup bu gerçeği gene görmez, ünlü Cermen ırkçılığını kışkıştırsa kendi bileceği iştir. Türkiye'nin nereye gideceğini bizde de kestiremeyenler varsa, politikanın gerçeklerinden uzaklaşıyorlar demektir ki, böyle politikalar geçmişte İmparatorluklar batırdı.