Osmanlı Türkiyesi'nde anayasa mahkemesini, 1838 nisanında İkinci Sultan Mahmud kurdu. Meclis-i Vâlâ (=yüce meclis) denen bu kuruluş için -emsali gibi- Fransa örnek alındı. Tanzimat'ın ilânından bir buçuk yıl öncedir. Modern Türkiye'nin kurucusu olan büyük hükümdarın son reformlarından biridir. Meclis-i Vâlâ reîsi, nâzır (bakan) olarak hükûmet (kabine) üyesi idi. Meclis-i Vâlâ'nın, yasaların yeni rejime uygunluğunu kontrol etmek dışında görevleri de bulunduğu için, 1854 ekiminde Sultan Abdülmecid, bir Meclis-i Âlî-i Tanzîmât (= Tanzimat yüksek kurulu) kurdu. Hepsi en yüksek Devlet makamlarında bulunmuş bir kaç üyeden ibaretti. Reîsi gene hükûmette nâzır (bakan) idi. Çıkarılan her kanunu anayasa mahiyetindeki Tanzimat ilkeleri ile uygunlukları bakımından denetliyordu. Meclis-i Âlî-i Tanzîmât, 6 yıl, 9 ay sürdü. Henüz tahta çıkan Sultan Abdülaziz, 14.7.1861'de ilga etti. Yaptığı görev, eskisi gibi Meclis-i Vâlâ'ya verildi. Meclis-i Vâlâ iki dönemde toplam 23 yıl, 2 ay, çıkarılan kanunları inceleyip onaylayan yüksek mahkeme görevi de yaptı. 5 Mart 1868'de, Tanzimat döneminin Reşid Paşa'dan sonraki en büyük şahsiyeti sadrâzam (imparatorluk başbakanı) Âlî Paşa, Şûrâ-yı Devlet adıyla bugünki Danıştay'ı kurdu. Açılış nutkunu bizzat Sultan Abdülaziz okudu. Reîsi gene bakandı. Yasama meclisi ve dîvân-ı âlî (yüce divan) görevleri de yapıyordu. Bir dairesi Tanzîmât Dâiresi adını taşıyordu. Tanzîmât Dâiresi, artık tipik anayasa mahkemesidir. 50 yıl, 9 ay görev yaptı. Son Tanzîmât Dâiresi reîsi (imparatorluk anayasa mahkemesi başkanı), 16.10.1915'te 75 altın aylıkla bu göreve getirilen büyük hukukçu Sâdeddin Arel (1880-1955)'dir ki, en büyük müzikolog ve bestekâr olarak tanınmıştır. 3 yıl, 2 ay bu görevi yaptı. Aralık 1918'de Şûrâ-yı Devlet, Mütâreke sebebiyle kapatıldı. 1961 anayasası ile Anayasa Mahkemesi en yüksek yargı organı olarak kuruldu. 1908-1918 Meşrutiyet yasalarını kaanûn-i esâsî (anayasa)'ya uygunlukları bakımından kontrol eden Tanzîmât Dâiresi'nin kapanmasından 43 yıl sonradır. Cumhuriyet döneminde 1961'e kadar, Senato gibi böyle bir yüksek mahkemeye de lüzum görülmemesinin sebebi, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin üzerinde yetki taşıyabileceği endişesidir.