Anayasamız hakkında

Adalet Bakanı Sayın Cemil Çicek, Avrupa Birliği kriterlerine uyum sağlamak için Anayasa'mızın gene bazı maddelerinin tadil edilmek üzere Yüce Meclis'in takdirlerine sunulacağını bildirdi. Anayasamız, yamalı bohçaya döndü. Ne kadar tadile (değişikliğe) gitseniz yetmiyor. Yepyeni bir metin hazırlamak lâzım. Bu da göze alınamıyor. Zira uzun Meclis çalışması ister. Kısa, vatandaş ve insan haklarını ve millî iradeyi vurgulayan bir anayasa gerekiyor. Atatürk Anayasası, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni millî iradenin odaklandığı tek merci belirlemişti. Zaten cumhuriyet demek, hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir temel ilke ve felsefesinin hayata geçirilmesi demekti. Buna rağmen, 1961 ve 1982'de millî irade, TBMM'nin, dolayısıyla milletin hakları büyük, iri, kalın parçalar koparılmak suretiyle büyük ölçüde kısıtlandı. Meclis'in yetkileri, seçilmişlerce değil, atanmış bürokratlarca yönetilen bazı kurum ve kuruluşlara dağıtıldı. Bu bakımdan, Meşrutiyet anayasamızın gerilerine düşüldü. Türkiye'ye uygulamalı, anarşist ve eylemci komünizmi getirenin de 1981 anayasası olduğu unutulmamalıdır. Atatürk anayasasında olduğu gibi yetkiler, gene Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde toplanmalıdır. Elbette yargının bağımsızlığı demokrasi gereğidir ve mahfuzdur. Bu derecede radikal değişiklikler yapması istenen bir anayasa için, daha geniş tabana oturmuş bir Meclis oluşmalıdır. Böyle bir Meclis, bugünki partiler ve seçim yasalarını hemen değiştirmekle mümkündür. Barajı indirmek şarttır ki, millî irade Meclis'e iyice yansısın. Aynı zamanda milletvekili statüsü artık düzenlenmelidir. AB devletlerinde milletvekili ne ise ve ne değilse, bizde de öyle olacaktır, bir vakit önce olmalıdır. Politikaya soyunanlar ve millete ciddi hizmet götürmek isteyenler, artık Avrupa standartlarına göre davranacaklardır. AB ile üyelik müzakerelerine başlamamıza az kaldı. Bu süreç içinde anayasa konusunu çözümleyebilirsek, gerçek modern Türkiye oluşur. 21. asra kudretle ayak basarız.