CIA ve FBI başkanlarının Ankara'yı ziyaretleri, Avrupa'nın ilgisini çekti. Alman basını -bana makûl gelen- gerçekçi yorumlar yaptı. 2006 yılının ilk günlerinde ABD Dışişleri Bakanı Miss Condaleezza Rice, Ankara'dadır. Ekonomisini -beklenenin çok üzerinde- yoluna koyan, emsalsiz jeostratejik konumu âdetâ ebedî gibi görünen, askerî süper gücü malûm bir Türkiye ile, çok ciddi müzakerelere girecektir. Biz, PKK belâsının -ASALA gibi- silinmesini ve Papadopulos'un Kıbrıs'ta barışa teşvik edilmesini isteyeceğiz. Karşılığında stratejik müttefikimiz denen Amerika, İran'ı bombalamak için bizden stratejik yardım taleb edecek. Alman basını böyle yazıyor. Rusya, İran'a gelin uranyumunuzu bizim ülkemizde zenginleştirip plütonyum hâline getirin, yardımcı olalım teklifini yaptı. Bu ne demek? Kimse bizim topraklarımızı bombalayamaz demek. Aynı zamanda başka türlü Amerika'dan yakanızı kurtaramazsınız manası da çıkar. Başka türlü atom bombası falan yapamazsınız şeklinde anlamak da mümkün. Rusya'nın, zaten, Arz denen küçük, fakat çok imtiyazlı gezegenin bütün hayatını üç defa söndürecek nükleer silâhları var. O halde İran'ın eline atom bombası tutuşturmaya mı hazırlanıyor? İran, Birleşik Amerika'yı aşarak Batı sisteminin bütününü tehdide kalkıştı. Ama gene de Rusya'dan atom bombası alacak dereceye gelmedi; Moskova'nın centilmen teklifini reddetti. İşin boyutları ortada. Bizim bu derecede ufuklar aşan konuları konuşmaya ruhen ve fikren hazır ekiplerimiz var mı? Var ise konuşmayı onlar mı yapar? Bilmiyoruz. Bildiğimiz şu ki, dünya şartları çok hızlı değişiyor. Bu şartlara akıl erdiremeyenler, uyum sağlayamayanlar, güneşte yer alamıyorlar. Maazallah karanlıklara doğru yol alıyorlar.