Cumhurbaşkanı iken Sayın Süleyman Demirel, ilmî ve siyasî müşahit olarak beni de İsrail'i resmen ziyaretine götürmüştü. İntibalarımı o zaman, gazeteniz Türkiye'deki sütunumda, siz sevgili okuyucularıma aktarmıştım. Bunca yıl geçti. Bugün, o tarihte aktaramadığım bazı müşahedelerimi sunacağım. Harem-i Şerîf'i sabah karanlığında ziyaret ettik. Bütün alan, en az bir tam bölük askerle çevrilmişti. Türk heyeti dışında tek kişi giremiyordu. Bir İsrailli'ye sebebini sordum. Filistinliler'in Türkler'e karşı olmadıklarını, fakat sırf şan ve şeref olsun, adları duyulsun diye dışa bağımlı örgütlerinin heyetimize bomba fırlatabileceğini söyledi. Harem-i Şerîf'i rahatça gezdim. Dağ taş Cihan Hâkanı Kaanûnî Sultan Süleyman'ın eserleri ile dolu idi. Türkçe kitabelerin arasında kapılardan birinde -gene Türk olan- bir Memlûk sultanının Arapça yazıtını okudum. Hazret-i Ömer'in, Salâhaddîn-i Eyyûbî'nin, Yavuz Sultan Selim'in baş koydukları Mescid-i Aksâ mihrabında sabah namazı kılmam, benim için çok muazzez bir hatıradır. Dehşetli askerî koruma altında Gazze'de Filistin bölgesine geldik. Sayın Demirel, İsrail'den sonra burayı da resmen ziyaret etmeyi kararlaştırmıştı. Bizim bir kasaba apartmanına benzer çok mütevazı başkanlık binasında Arafat, karşıladı. Çalışma odasında arka duvarda devâsâ bir Kubbetü's-Sahra tablosu vardı. Birinci katta, Arafat'la aynı masada öğle yemeği yedik. Konuşma ikindiye kadar uzadı. Mesleğim, tarîhî şahsiyetleri derinlemesine incelemektir. Ancak gördüklerimi anlatmaya bu sütun müsait değil. Arafat'ı daha önce, başta Suûdî kralı Faysal, bir çok Arap liderinin ağzından da şahsen dinlemiştim. Arafat'ın ölümüne bütün dünya büyük ilgi gösterdi. Gazzeli bir aileden Mısır'da yetişmiştir. Kahire'de cenaze töreni yapılıp Filistin topraklarına verilecek. Arafat'tan sonrası, Arafat dönemi kadar önemlidir. Muammaya benzer bu cümlemi açayım: Clinton, muhtemelen Filistin barışına muvaffak olacaktı. İran'a bağlı örgütlerin hışmından çekinen Arafat, kabûl etmedi. Tarihî fırsat kaçtı. İsrail bayram etti ve bir daha Amerika'nın bu derecede baskısı altında kalmamak için müfrit politikacılarını iktidara getirdi. Şimdi Arafat'ın yerine kimler gelirse gelsin, Filistin sorunu sürüp gidecektir. Üstelik Orta Doğu'yu kapsayan yeni coğrafyalara yayılarak büyüyecektir. Bizim görüşümüz böyledir.