30 Ağustos zaferinin yeni bir yıldönümü, Türk milletine ve Silâhlı Kuvvetlerimiz'e kutlu olsun. Müstevlî ordularını vatanın harîm-i ismetinde yok eden Müşir Gazi Mustafa Kemal Paşa'yı, Atatürk'ümüzü şükran, sevgi ve saygıyla anıyoruz. Büyük zaferden 10 gün sonra İzmir'deydik. Aynı günlerde Bursa, sonra Edirne ve İstanbul'a girdik. İmparatorluğumuzun bütün taht şehirlerini kurtaran Atatürk, Ankara'ya döndü. İzmir 3 yıl, 3 ay, 25 gün düşman işgalinde kaldı. İngilizler, Yunanlılar'a İzmir'i işgal ettirmese idiler, Millî Mücadele'nin boyutları tamamen değişirdi. Gene İngilizler, İstanbul'da Osmanlı Meclis-i Meb'ûsânı'nı basıp dağıtmasa idiler, Ankara'da Türkiye Büyük Millet Meclisi toplanmazdı. TBMM üyeleri, Büyük Zafer'e kadar, 2 yıl, 4 ay, gündüz oturmadılar, gece uyumadılar. Şüphesiz demokratik, fakat en sert eleştiriler yaptılar, asla birliklerini bozmadılar. Meclis başkanı, sonra başkomutan seçip atadıkları, mareşal rütbesini verdikleri Mustafa Kemal Paşa, Ankara'ya döndü. Derhal Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin huzuruna çıktı. Milletvekillerine şöyle hitâb etti: Arkadaşlar! Bir asker sadakat ve itaatiyle emirlerinizi yerine getirdim. Bundan dolayı bir insan kalbinin nadiren duyabileceği memnuniyet içindeyim. Kalbim sevinçle doludur. En karanlık ve bedbaht günlerimizde Meclisimiz'in sarp ve yalçın bir kaya gibi azim ve imanı, bize büyük zafere erişmek imkânını verdi. Pek aziz ve muhterem arkadaşlarım! Sizi, bütün dünyaya karşı temsil eylediğiniz hürriyet ve istiklâl fikrinizin zaferinden dolayı tebrik ediyorum. Milletvekilletimiz bugün, ilk başkanları seçtikleri Atatürk'ün böylesine hitâb ettiği bir Meclis'in üyeleri bulunmanın bilincinde olmalıdırlar. Bu bilinç, yalnız şeref ve mutluluk kaynağı değildir. Aynı zamanda ve aynı derecede ağırlıklı bir sorumluluk duygusunun göstergesidir. Millî şuurun, tarih şuurunun ta kendisidir. Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin gösterdiği vatanseverliği, birlik ve beraberliği, korkusuzluğu, yalçın kaya salâbetini, feragat ve fedakârlığı, aklı ve bilgeliği, bugün de bekliyoruz. Çok şey mi istiyoruz?