Atatürk'ü 1938'de öldürmek!

Dışişleri Bakanı Abdullah Gül (AB için) kritik eşiği geçtik, az pürüz kaldı, onları da aşacağız dedi. Türkiye'nin Avrupa Birliği karşısındaki durumunu en veciz şekilde ifade etmiş oldu. Pürüzler, Anayasa değişiklikleri ile âmir duruma geldiği halde, umursamaksızın uygulamada açıkça savsaklanan hususlardır. Statükocularımız, AB muhalifleri, ne kazanacaklar? Hevessizliklerini göstererek protesto ediyorlar. Onlara göre Avrupa Birliği, bizim özel şartlarımızı kabullenerek Türkiye'yi üye yapmalı idi! Bu mantık, bizi üç bin beş yüz dolar çarmıhına gerdi. Yerel diller için kursları, doğru dürüst açamadık. Bu dillerle yayını sağlayamadık. Avrupalılar, Leylâ Zana diye tutturdular. Birkaç ay fazla içeride tutacağız diye ister misiniz akıl almaz bir kazaya maruz kalalım? Önündeki yasaya göre hareket etmek durumunda bulunan mahkemeyi, meselâ bir Çankaya affı ile rahatlatmadık. Heybeli okulunu hemen açalım. Yarın bir kararname çıkarıp bu işi çözelim. Avrupa'yı şaşırtalım. Sonra dostumuz Yunanistan'ı, Batı Trakya'da Kopenhag Kriterlerine icabete davet edelim. Sayın Karamanlis, mahcub olacak, bizden daha az hızlı reformcu durumuna düşmeyecektir. Yaz içinde, Fransa'nın önem verdiği Hıristiyan kiliseleri ile ilgili kısıtlamaları, Avrupa ölçütlerine uyduralım. Sonbahar girmeden, hiçbir pürüz kalmamalı. 25 devletten hiçbirinden itiraz gelmemeli. Türkiye'yi 25 devletin oylamasına muhatab ve mahkûm kılanlar utansınlar. Atatürk inkılâplarındaki sür'ati gözden kaçırdılar. Atatürk'ü 1938'de öldürdüler! Onu 1938'de dondurarak ölmüş saydılar. Onun bu millet utanmak için yaratılmadı sözünün sırrına eremediler. İmparatorluk ordular grubu komutanlığı yapmış, 19 Mayıs 1919'da, Sekizinci Ordu Müfettişi sıfatıyla Samsun'a çıkan 38 yaşındaki genç generali dün, âşık olduğu Türk Milletini nereye götürmek istediğini inşallah kavrayarak andık.