Avrupa şekilleniyor

İngiltere'de Tony Blair'in üçüncü defa kazanacağı tahmin ediliyor. Resmî adı Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı olan ve 1770-1940 arasında 170 yıl cihan devleti durumunda bulunan İngiltere'de -Amerika'daki gibi- iki partili ideal bir demokrasi yürürlüktedir. Başka partiler de var ama meselâ Liberaller iki buçuk parti durumunu bile oluşturamıyorlar. Bizde İşçi Partisi denen Çalışma (Labour) Partisi büyük sürprizle seçimleri kaybetmezse, İngiltere demokrasisinde bir partinin üç defa üst üste aynı liderle kazanması çok çok nadir olduğu için Blair'in başarısının politik zafer derecesinde algılanması mümkündür. Unutulmaz Margaret Thatcher'den sonra aynı performansı gösterecek. Muhafazakâr Thatcher'in, Reagan'la mutlak iş birliği yaparak Sovyet heyulasını ve komünizm belasını tarihin en karanlık çukurlarına gömmesi gibi Dünya tarihini değiştiren deha eserini, sosyal demokrasiye çağdaş bir anlam veren Blair tekrarlıyacak mı? O da Amerika ile mutlak iş birliği içinde Büyük Orta Doğu ve Kuzey Afrika projesini başaracak mı? Hayır! Bu proje gerçekleşse (ki bu ihtimal çok ağırlıklıdır) bile, komünizmin yıkılması derecesinde insanlığa verimli ve faydalı bir gelişme olmaz. Fransa da bu ayın sonunda AB referandumundan sağlıklı çıkarak Başkan Chirac'a prestij sağlıyacak, muhtemelen onun üçüncü defa seçilme şansını oluşturacaktır. Almanya'da sosyal demokrat Schröder de aynı başarıyı gösterebilir mi, göreceğiz. İnsanlığın kanına girmeye çalışan Ermeni ibtilâsını dizginlemekte Federal Almanya'nın olumlu çabası mümkündür. Kendini yeniden şekillendirmeye çalışan bir Avrupa'da Türkiye muvaffak olacak mı? Bunu da göreceğiz. Türkiye ya İtalya ve İspanya gibi sıçrama yaparak Avrupa'da sağlam yerini alacak, yahut dışarda, kenarda kalarak hem kendisi, hem Avrupa ve Dünya için problemler oluşturacak. Türkiye, Türk potansiyelini ortaya çıkartacak çizgiyi bulabilirse, biz de niceleri gibi güneşte yerimizi alabiliriz.