Avrupa'da Türk imajı

Birkaç ay önce Sırbistan-Karadağ Cumhurbaşkanı Maroviç: Türkiye ile birlikte 2010 yılında Avrupa Birliği'ne tam üye olacağımıza inanıyorum demişti. 21. asrın eşiğinde korkunç bir savaş çıkaran, kendisiyle aynı dili konuşan Boşnaklar'a Türkler diyerek soykırım uygulayan Sırbistan, böylesine bir politik manevra yapabiliyordu. Biz, 2007'de Romanya, Bulgaristan, Hırvatistan, hiç değilse 2010'da Sırbistan-Karadağ ve muhtemelen başka Doğu Avrupa devletleri ile beraber tam üye olacağız diyebiliyor muyuz? Diyemiyoruz. Niçin diyemediğimizin sebepleri bile açıkça söylenmiş, konuşulmuş, yazılmış değildir. Zira sorumluluk halkası geriye doğru çok geniştir. İmparatorluğumuzun içinden son asırda çıkardığımız devletler derecesinde iddia sahibi olamıyoruz. Günter Verheugen, Alman gazetesi Şüddeutsche Zeitung'a verdiği bir mülâkatta, Türkiye için şunları söylemişti: "Türkiye'nin üye olması ile Avrupa Birliği, Avrupa'yı aşan stratejik bir duruma gelecek, sadece kendi kıt'asında değil, küresel çapta süper güç hâline yükselecektir." Avrupa için böylesine bir istikbali göremeyen Avrupalılar'ın geniş ufuklu görüşe sahip bulundukları söylenemez. Avrupa'da halk, daha çok Türkiye'nin kaç milyar euroya patlayacağını hesaplamakta, Türkiye'nin üyeliğinin kaç trilyon euro getirebileceğini düşünmemektedir. Pek çok Avrupalı için Türk imajı da bozuktur. Vaktiyle işçilerimiz, Avrupalı imajı oluşturamadılar. Avrupalı, ülkemizin çok yoksul ve çok kapalı kesimlerinden gelen bu insanlarımızdan menfi etkilendi. Avrupa ülkelerinde çalışan doktorlarımız, mühendislerimiz azınlıkta kaldı. Türk'ün, Japon'dan çok daha Avrupa medeniyet, kültür ve hayat tarzı ile iç içe bulunduğu fark edilemedi. Türkler'in bir Kuzey Akdeniz halkı özellikleri, Doğu ve Güney Akdeniz halklarından başka türde hayat yaşadıkları dikkatlerden kaçtı. Şimdi dar zamanda, bütün bunları telâfi etmek durumundayız. Avrupa'ya kalabalık hey'etlerimiz gidecektir. Aralarına Avrupa'ya aykırı tiplerin karışmamasına dikkat kesilelim.