Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Güneydoğu çıkarması siyasî tarihimize geçecektir. Van'da ve Hakkâri'de Türkiye'nin yüksek menfaatlerini yiğitçe, şerefle savundu. Samimiyetle konuştu. Kürt devleti peşinde olanları elbette ikna edemedi. Ama doğru yolu gösterdi. Asıl muhatabı o coğrafyanın halkı idi. O coğrafyadan nice Kürt asıllı Türk büyük adam yetişti. Kendilerine sen Türk değil Türkiyelisin dense şaşırırlardı. Kendilerinden devletin hiçbir makamı esirgenmedi. Onlar da liyakatle görevlerini yaptılar. Aynı ana dilleri, folklorları, âdetleri olması ayrıcalık, otonomi, bağımsızlık gerektirmez. Kendi ana dilleri bulunan toplumlar için Avrupa Birliği'nin tanıdığı imkânları biz de tanıyacağız. Ama fazlası mümkün değildir. İstanbul'da Türk, Güneydoğuda Kürt geçinenlere yol vermeyiz. Avrupa Birliği, dünya tarihinin en büyük ekonomik, politik, kültürel uygarlık projesidir. O şartlara kavuşmak için, terör örgütlerinden emir almaktan vazgeçmek gerekiyor. Devletine sadık ve bağlı olmayanlara hiçbir devlet müsamaha göstermez. Türkçe'yi istisnasız her çocuğumuza öğretmek, devletimizin görevidir. Büyük kültür dilleri dışında hiçbir mahallî dil, seçmeli olarak bile müfredata alınamaz. Bu çizgiyi aşmaya çalışmak beyhudedir. Ancak özel kurslarda Kürtçe öğrenmek ve öğretmek, Kürtçe gazete, dergi, kitap, kaset yayınlamak, Kürtçe TV ve radyo, Türkiye Cumhuriyeti yasaları dahilinde mümkündür. Avrupa Birliği standardı bazı hakları tanımakta gecikmemiz, tereddüt etmemiz, bu işi elde silâh dağa çıkmakla yaptırabileceklerini sananların suçudur. Bizim de hatalarımız vardır. Zira Türkiye her zaman öngörü ve ehliyet sahibi kişilerce yönetilmiyor. Güneydoğumuzu, diğer bölgelerimiz gibi, Avrupa standartlarında kalkındırmak azmindeyiz. Kan ve ateşe tâlib olanlara ise, hadlerini bildiririz. Avrupa Birliği devletlerinden parça koparmak mümkün mü? Türkiye için hiç mümkün değildir. Mücadelemiz, Kürtçe konuşan halkımızı kendi menfaatleri istikametinde kullananlarladır.