Başbakan Tayyip Erdoğan'ın İngiltere ziyaretini, heyete katılan genel yayın müdürümüz Fuat Bol'un kaleminden okuyorsunuz. Türkiye başbakanının bütün dış ilişkileri önemlidir. Londra ziyareti de gerçekten ehemmiyet taşıyor. Sayın Erdoğan, kısa müddet önce Başkan Bush ve hemen yakınlarda Başkan Putin'le görüştükten sonra "Majesteleri'nin Birinci Bakanı" Blair'le buluştu. AB ile üyelik müzakerelerine, İngiltere'nin dönem başkanlığı sırasında başlayacağız. Blair ve Erdoğan 1954 doğumlu olmakla tam akrandırlar. Erdoğan'a bu ziyarette Dışişleri Bakanı Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül ve hazineden sorumlu Devlet Bakanı AB nezdinde Başmüzakereci Ali Babacan eşlik ettiler. Sayın Gül, İngiltere dışişleri bakanı ile görüştü. Blair, Türkiye'nin üyeliği gerçekleşecektir ve Avrupa'nın güvenliği için çok önemli olacaktır dedi. Türkiye, 15 AB üyesi ile Gümrük Birliği ortağıdır. Bu ortaklığı 10 yeni üyeye teşmil eden protokolün imzalanması kararlaştırılmıştır. 10 devlet arasında Kıbrıs Rum Cumhuriyeti de var. Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti için vaat edilmiş bazı hususlar yerine getirilmedikçe ve Annan Planı onaylanmayınca, Güney'i tanımamak temayülündedir. Ancak bu husus Gümrük Birliği'nde ortaklığa halel getirmiyor. Nasıl getirmiyor bahsine girmek istemiyorum. Ve diyorum ki: Gerek AB üyeliğimiz, gerek Kıbrıs statüsü için hep geç kaldık. Seneleri laklakla geçirdik. Bunun cezasını ağır şekilde çekiyoruz. İki başbakanın terör üzerinde durdukları görülüyor. Başbakan Erdoğan, terörün cihanşümullüğünü, İslâm'a aykırılığını, bu cinayetleri irtikâb eden Müslümanlar'ın sapıttıklarını, heyecanla anlatıyor. İslam ile terörün yan yana anılmasının kanına dokunması tabiidir. Terör karşısındaki tutumumuzu, Birleşik Amerika ile paralelleştirebildiğimiz ölçüde başarı kazanırız. Washington ile Ankara terör gibi hayatî bir konuda biribirlerine ters bakarlarsa, kaybederiz. Politika bu inceliği kavrayıp uygulamaktır. Her hâl-ü kârda Londra ziyareti başarılıdır. İngiltere ile ilişkilerimizi çok sağlam tutmalıyız.