Başkan Bush, global finans krizine müdahale etti. Dünya tarihinin en büyük mali buhranı olan 1929 felaketinden bu yana en kapsamlı ekonomik krizin Amerika'da mesken kredisinden kaynaklanarak başlaması gibi, bitmesi de Amerika ile mümkün görünüyor. Kriz, her ülkeye bulaştı.1929'daki gibi Türkiye'nin hafif atlatması, en büyük ümidimizdir. 2002'de Üçlü Koalisyon'un ve Türk Merkez Sağı'nın çöküşü ile AK Parti'nin iktidara gelmesini hazırlayan krizi unutmuş değiliz. Türkiye, anayasa kitapçığının cumhurbaşkanınca başbakana hava yolu ile ulaştırılması ile yarı yarıya yoksullaşmıştı. Aşılandık mı nedir? Şimdi, iktidar partisi Anayasa mahkemesinde, kılımız kıpırdamadı. Başkan Bush'a dönüyorum. 4 Kasım günü yeni başkan seçilecek ve 20 Ocak 2009 günü Bush, Beyaz Saray'ı, Kasım ayında seçilen başkana bırakacak. George Bush II, acaba 8 yıllık dönemini, Amerika'yı çok büyük bir finans krizi içinde bocalarken mi bırakacak? Yoksa böylesine hacimli bir krizi önliyebilmiş başkan sıfatını kazanarak mı tarihe geçecek? Göreceğiz! Politik dengeye gelince, Bush iktidarının Afganistan ve Irak'ta ve terör mücadelesinde vahîm hatalar ve derin yetersizlikler irtikab ettiği muhakkaktır. Buna rağmen 21. yüzyılda Birleşik Amerika'nın ihtiyacı petrolün akışı ve dağıtımı üzerine başarı kazandığı açıktır. İran hariç, Körfez petrolüne egemendir. Bu da yeterlidir. İran açıkta kaldı. Amerika ile alay edip dalga geçiyor. Bir kaç gün önce enerjiden sorumlu bir İran diplomatı, İran'ın nükleer güce sahip ülkeler arasında mütalaa edilmesi gerektiğini, göğsünü gere gere söyledi. Bush'un -McCain olsun Obama olsun değişmez- halefine bıraktığı büyük problem budur.