Başkan Obama'nın hem Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül, hem Başbakanımız Sayın Tayyip Erdoğan'ı telefonla arayıp uzun konuşmasının içeriğini bilmiyoruz. Medya için özetlenen konuşmalardan, ABD ve Türk basınına bakarak anlayabildiğimiz kadarıyla yetinmek zorundayız. Bizim anlayabildiğimiz, diplomatik lisanın mâlum kuralları içinde, Başkan'ın bize ABD ile stratejik müttefik olduğumuzu hatırlattığıdır. Bu hususu, malûmu ilâm ederek vurguluyor. Çıkarılacak anlam bizden istenen, stratejik ittifakın gereklerini yerine getirmemizdir. Başka türlü anlamak, büyük yanılgı olur. Başkan, NATO'ya daha sıkı bağlanmamızı istiyor. NATO Afganistan'da savaşıyor. Biz de 870 kişilik, savaşmadan asayiş görevi yapan birliğimizle katılıyoruz. Başkan, daha büyük ve savaşa katılan birlikler istiyor. Türkiye ise, el-Kaaide ve Tâlibân gibi iki belâ ile savaşmak istemiyor. Kâbil'de asayişi korumakla yetiniriz diyor. PKK ortadan kalkmadan, daha güçlü iki terör örgütü ile savaşa başlamak istemediğimiz anlaşılıyor. Birçok NATO ülkesi ise Amerika'nın yanında fiilen savaşıyorlar. Bizim görüşümüz, Afganistan'da savaşın daha yıllarca süreceği merkezindedir. Afgan, Fars, Türk 3 kavmin oluşturduğu Afganistan'da birliğin ancak kralın tahta iâdesi ile gerçekleşebileceği fikrindeyiz. Terör örgütleri ise "şerîat devleti" istiyorlar. Başkan Obama, Orta Doğu'nun büyük devleti olmamıza rağmen, bu bölgeye müdahalemizi asgarîde tutmamızı da ima ediyor. Washington, Irak politikasına karışmak hakkını reddettiğimiz fikrindedir. ABD'nin tam stratejik müttefiki ve bu coğrafyada bulunmasının üç temel sebebinden biri İsrail ise, Arap devletleri arasına girmemizi istemiyor. Nisan ayında Amerika'nın Türkiye politikası daha belirgin hale gelecek. Ayrıca yeni İsrail hükûmetinin icraatını göreceğiz.