İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad'ın Başkan Bush'a yazdığı -tam 21 sayfa- mektup, Beyaz Saray'da saçma sapan diye nitelendi. Zira ABD Başkanı'na, Orta Doğu ve dünya barışını nasıl sağlayabileceği üzerinde öğüt ve tavsiyelerle dolu idi. Nükleer enerjiden, atom bombasından tek kelimeyle bahsedilmiyordu. Dinî nasihatlere ağırlık verilmişti. Bush, cevap yazmayacaktır. Bu, 1981'den beri kesik bulunan ABD-İran ikili ilişkilerinin ilk hareketlenmesi idi. O zamandan bu yana İran'da ABD menfaatlerini koruyan Tahran'daki İsviçre Büyükelçiliği eliyle Washington'a gönderildi. Bu mektup, Başkan Bush'u kızdırır. İran'ı belki ABD hasmı bazı devletler nezdinde, barışa adım atmış pozisyonuna çıkarır. Gelelim Irak cumhurbaşkanı kadîm dostumuz Talabani'ye... Bağdad'a giden ABD Dışişleri Bakanı Rice ile Savunma Bakanı Rumsfeld kendisine Türkiye'ye Irak topraklarında operasyon için izin vermeyiz demişmiş. Talabani bunu dünyaya açıkladı ama Washington yalanladı. Bu uydurmanın, Kürtlere cesaret aşılamak için irtikâb edildiği bellidir. Ankara'ya gelen İran Millî Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri Ali Lâricânî ise ABD, Musul ve Kerkük'te PKK ile niçin görüşüyor? sorusunu Başbakanımız Tayyip Erdoğan'a tevcih etti. Stratejik müttefikimizle aramıza nifak sokmak isteyen bu soruya nasıl cevap aldığını bilmiyorum. Ama Amerika'nın PKK ile görüştüğü muhakkaktır. Ne görüştüğü ise açıktır: PKK'ya talimat veriyor. Washington bu talimatını, Türkiye'nin İran politikasına göre değiştirerek vermeyi sürdürecektir. Aylardan beri bunu böyle yazıp çizmiyor muyuz? Büyük patlamaların arefesinde dış politika, işte böylesine karmaşık, riyakâr, ikiyüzlü hâle dönüşür. Irak savaşından önceki aylarda cereyan edenleri safha safha tekrar yaşıyoruz...