Başkan Bush'un Avrupa'ya gelmesi, önemli gelişmelere zemin hazırladı. Brüksel ziyaretinin görünüşte amacı, NATO için bir süper liderler zirvesi idi. NATO ise, Amerika'nın kurduğu, her dönemde ve mutlak ağırlılıkta Amerika'nın egemen bulunduğu, tarihin gördüğü en büyük askerî ittifaktır. Dünyayı komünist istilâsından ve Rus sömürgesi olmaktan kurtardığı gibi, sonunda bu çapta bir evrensel tehlikeyi kökünden çözümledi. Misyonu bitti mi? Bu husus bir kaç yıldır müzakere masasındadır. Ancak şimdilik dipdiri ve ayaktadır. Bize göre daha epey böyle kalacaktır. Bugün Doğu Avrupa devletlerinin üyelikleri ile, demokrasi cephesinin kudretli müdafii pozisyonundadır. Türkiye, bu çok ehemmiyetli kuruluşun yarım yüzyıldan beri, her devirde güçlü üyesidir. Bu durumumuz, silâhlı kuvvetlerimizin modernizasyonunda olağanüstü fayda sağlamıştır. Başkan Avrupa'yı yöneten başlıca müttefikleriyle el sıkıştı, kucaklaştı, birlikte bulundukları ve bulunacakları duygusunu ve fikrini telkin etti. Almanya Şansölyesi, İngiltere Başbakanı ve Avrupalı kimliğinin Amerikalılık ve Asyalılık'la yitirilmemesi felsefesinin şampiyonu Fransa Cumhurbaşkanı ile görüştü. Onlara Amerika'nın Büyük Orta Doğu Projesi'nin bir kısmını ve bir evresini anlattı. Suriye'den, Irak'tan, İran'dan bahsetti. Suriye gibi komşusunu askeri işgal altında tutarak sömüren, İran gibi nükleerleşmeye heves edip denge bozmaya kalkışan, Irak gibi yeniden oluşan, Afganistan gibi çağ dışı bir rejimden kurtulan ülkelerdeki ABD misyonunu açıkladı. Kendilerini bu misyona iştirake çağırdı. Ayaküstü 7 dakikada Başbakanımız'ın oğluna dahi iltifat buyurarak kendisini anlamamakta direnen Türkiye'den daha ümit kesmediğini belirtti. Başkan, Avrupa Birliği'ni, NATO'yu, Birleşmiş Milletler'i mümkün olabildiği nisbette yanına alarak ve onlarla paylaşarak 21. yüzyılı şekillendirmeye çalışıyor. Kendisiyle birlikte hareket edeceklere en büyük menfaatler ile zırnık arasında bir şeyler verecek. Daha kesin ifade gerekiyorsa, kendisiyle birlikte hareketlenemiyenlere zırnık bile vermedikten maada, onlardan kopardıklarını ve esirgediklerini müttefiklerine dağıtacak. Bendeniz Bush-Rice cihan politikasını böyle anlıyorum. Böyle anlayamayanların akıllarına şaşıp kalıyorum... İhtimal onlar da benimkine şaşıyorlardır.