Hükûmetin bütün önceliği ve âciliyeti Avrupa Birliği'ne vermesi, en doğru millî politikadır. Kimse statükoculara kulak asmasın. Zira gerek ekonomi, gerek demokrasi çıkmazlarından kurtulmamız, Avrupa Birliği'ne girmemize, veya yakınlaşmamıza, yahut AB normlarını hızla ve tereddütsüz kabûl etmemize bağlıdır. Başka alternatifimiz yoktur. Türkiye Cumhuriyeti, AB üyesi veya değil, mutlaka Avrupa Birliği kriterlerini benimsiyecek, bunları samimiyetle uygulayacaktır. Büyük Atatürk'ün muâsır medeniyet seviyesi hedefini gerçekleştirecektir. Başka çaremiz yoktur. Olması mı lâzımdı? Ankara'nın çok yoğun diplomatik trafiği, Bayram'da da devam edecek. Stratejik müttefiklerimiz ABD ile İngiltere bastırıyor. Türkiye haklı olarak, Irak'a karşı askerî harekât için, ikinci bir Birleşmiş Milletler kararı gerektiğini savunarak, Avrupa Birliği ile ortak görüşü paylaşıyor. Kıbrıs meselesinde çözüme çok yaklaştığımıza inanıyoruz. Başbakanlık yolu kendisine en yumuşak üslûpla açılan Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Washington'a gidip Başkan Bush'la görüşecek. Zirvenin arifesinde Kopenhag'da bulunacak. Bu suretle düalist bir iktidar nakıysasından kurtulan hükûmetin yeteneği, ehliyeti ve tecrübesi nisbetinde başarı kapıları açıktır. Muhalefet lideri Sayın Baykal'ın derin deneyime dayanan tutumunun da önemli bir faktör oluşturduğunu tekrarlıyoruz. Genel başkan kavgalarından öylesine bıkmıştık ki... Pek farkında değiliz, gittikçe Batı demokrasilerine benziyoruz. Özel şartlar gerektiren bir demokrasi iddiamızdan uzaklaşıyoruz. Kafamızı beş para etmez konulara takarak kısır döngüler içinde vakit öldürmek ve yerimizde saymak huyumuzdan vaz geçiyoruz. Bayrama iyimserlik ve ümitle giriyoruz. Bayramınız kutlu olsun!