Beyrut bombardımanı, çok kötü, çok çirkin bir olaydır. İsrail'in öz menfaatleri bakımından savunulacak tarafı bile şüphelidir. Akılları ile meşhur Yahudilerin böyle bir şey yapmaları hayret veriyor. Hizbullah'a karşı bir hareket gibi. Ancak bu derecede dünyayı ayağa kaldırmaya değecek bir başarı yoktur. Hizbullah, kesinlikle İsrail'e karşı eylemlerinden vazgeçmeyecektir. Ancak ABD, Hizbullah'ı AB veya NATO askeriyle ortadan kaldırmak için harekete geçti. Hizbullah'ın patronu İran ise, herhalde bayram ediyor. Zira İsrail'in Araplara karşı ne derecede acımasız davrandığı ortaya çıktı. Araplara karşı dedim, Müslümanlara demedim. Çünkü Beyrut'un yarısı Hristiyandır. Ve Beyrut, Küçük Paris diye ünlüdür. Halkı neşeli, hayatı seven, kültürlü, kozmopolit, liberal, ticaretle alışverişle uğraşan insanlardır. Herkes Arapça yanında Fransızca ve İngilizce konuşur. (Bu üç dilde öğrenim yapan üç üniversitesi vardır.) Beyrut Ermenileri ise, çocuklarına öğretmişlerdir, Türkçe bilirler. Türk asıllı ailelere gelince, onlar bugün Türkçe'yi unutmuşlardır. Hanefî mezhebinden olanların hepsi Türk asıllıdır. Beyrut, 14.8.1872'den 6.10. 1918'e kadar, imapartorluğumuzda bir eyaletin merkezi idi. İlk valimiz Abdurrahman Nureddin Paşa, sonradan sadrâzam olmuştur ve İkinci Abdülhamid'in örnek adliye nâzırı sıfatıyla ünlüdür, Sadeddin Arel'in kayınpederidir, oğlu Sultan Hamid'in damadı idi. Son Beyrut valimiz İsmail Hakkı Bey ise Mülkiye (Siyasal Bilgiler) mezunudur. Annem, 31.7.1906 Beyrut doğumludur. Annemin annesi İstanbul doğumlu Baba Nakkaş-zâde Makbule Hanım, Beyrut İnâs rüşdiyesi (Türk kız ortaokulu) müdireliği yapmıştır. Annemin babası İstanbul doğumlu Azım-zâde Cemil Bey, Beyrut sultânîsi (Türk lisesi) müdürlüğü ve Beyrut eyalet maarif müdürlüğünde bulunmuştur. Teyzemin çocukları ve torunları Beyrut'ta yaşıyorlar. Bombardımandan ne zarar gördüklerini bilmiyorum. Bunları, bir Türk ailesinin Beyrut ve Lübnan'la ilgisine örnek olarak yazdım. İsrail'in çok medenî bir belde olan Beyrut'u yakıp yıkmakla ne elde ettiği veya edeceği henüz karanlıktır. Gazze'de yaptığı yıkım ve kıyım ise, Hamas'ı vazgeçirecek bir neticeye ulaşmaz. Biz Türkler, Beyrut ve Gazze'nin sivil halkının başına gelenlere çok üzüldük. Ancak bu üzüntümüz, Arap âleminden daha fazla olamaz, mantığa aykırıdır.