Şu Avusturyalılar, Muhteşem dedikleri Kaanûnî Sultan Süleyman'a bir şey demiyorlar da, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın dayanılmaz cazibesinden kurtulamıyorlar. Avusturya'nın önceki Slav asıllı dışişleri bakanı, çok güzel bir hanımdı. Türkiye ile müzakereye başlanması için sabahlara kadar İngiltere dışişleri bakanını yalvartmıştı. 20 devlet olumlu oy kullanmış, tek başına hepsine direnmiş, sabaha karşı imzalamıştı. Onun sayesinde Brüksel'de müzakereye başladık, unutamıyoruz, minnettarız. Şimdi Avusturya hâriciyesi anlaşılan devlet geleneğini sürdürmek peşinde. Çok genç yeni dışişleri bakanı Michael Spindelegger, Goethe lisanı ile konuşacağına, Sarkozy argosunu ve hemşehrisi Hitler üslûbunu tercih ederek hezeyan kustu. Tarih ve coğrafya bilmeyen adamdan bu kadar dışişleri bakanı olur. Bu çeşit adamlar, Sayın Başbakan'ın söylediği gibi (Türk halkının şevkini kırdı). AB üyeliği isteyenler yüzde 85 iken 55'e düştü. Tayyip Erdoğan, son uzun hükûmet toplantısında bakanlara (AB için çalışmaları hızlandırın) talimatı verdi. Ne yani? Sarkozy, Merkel ve Spindelegger'den önce Avrupa'da vardık, sonra da varız. Avrupa'nın her kurumunda üye olacağız, Avrupa Birliği dışında kalacağız, olacak şey mi? Türkiyesiz Avrupa ne zaman görülmüş? Daha 451 yılında Attila, Fransa'da Orleans'a kadar gelmişti. 1856'da Avrupa'nın "Türkiye" dediği Osmanlı, Paris Anlaşması ile (Avrupa'nın 7 Büyük Devleti)nden biri kabûl edildi. Anlaşmada Sultân Abdülmecîd'in, Fransız İmparatoru Üçüncü Napolyon'un, Avusturya İmparatoru Franz Joseph'in, Prusya Kralı Dördüncü Friedrich Wilhelm'in imzaları var. Anlaşmanın bizdeki orijinal nüshası, Osmanlı Arşivi'nde 15 kilo ağırlığında muhteşem bir cilt hâlindedir. Genel müdür Doç. Dr. Yusuf Sarınay'dan izin alınıp görülebilir. Fransızca'dır. Avusturya'nın Kara Mustafa Paşa kara sevdâsından (kompleksinden) kurtulması iyidir. Bize gelince, 1980'de (1995'te üye olan Avusturya'dan 15 yıl önce) Yunanistan'la birlikte üyeliği kaçırdığımız için, tarihçi olarak Türkiye'nin istisnasız bütün kurum, kuruluş ve kişilerini büyük kusurlu görüyoruz. Bu derecede millî bir aymazlığın cezasını, işte böyle münasebetsizliklere muhâtap olarak çekiyoruz. Türkiye'nin, Avusturya üyeliği için oy vermesi gerekiyordu, aklımız başımızda davransa idik mümkündü.