Bizi kızdırmak isteyenler

Eski Fransa Cumhurbaşkanı eşi Madam Mitterrand, sonra AB'nin Ankara temsilcisi büyükelçi -aslında bir İngiliz diplomatı olan- Karen Fogg, İsveç dışişleri bakanı Anna Lindh, bu üç hanım, açıkça Kürtçülüğe soyunmuşlardır. Türkiye'yi kızdırmışlardır. Zira Türk devletine karşı olmak şartıyle terörizmi destekliyorlar. Kürt asıllı vatandaşlarımızı bizden fazla düşündüklerini iddia ediyorlar. Onları bizden koparmak, birliğimizi bozmak istiyorlar. En kötüsü, bizi Avrupa'dan uzaklaştırıyorlar. Avrupa karşıtı statükocu olanlarımıza, haklı kozlar oluşturuyorlar. Acaba zaten asıl maksat bu mu? Bizi Avrupa'dan dışlamak, Avrupa dışında tutmak mı? PKK'ya akıl verip KADEK adını takanlar, birkısım Avrupalılar'dır. PKK'nın eylem gücü kırılınca, Kadek'leşmekten başka çaresi kalmamıştı. Kürt asıllı Türk binlerce bebeği, çocuğu, ihtiyarı, öğretmeni, imamı, iş adamını, işçiyi, gencimizi öldüren PKK'lılar, isim değiştirip ve Amerika'nın açtığı terörle savaş döneminin icaplarına uyup, mesleklerini sürdürecekler. Geçim kaynakları budur. Türkiye kızıp Avrupa'ya karşı sertleşecek. Türk'ü sevmeyenler bayram edecek. Paris'te Genelkurmay Başkanımıza karşı yapılan çok seviyesiz girişim, tahrik (kışkırtma) hareketine benziyor. Türkiye'de yasaları Türkiye Büyük Millet Meclisi yapar. Ve başka hiçbir merci yapamaz. Basınımızda kısıtlamalar varsa, ancak Meclis tarafından düzeltilebilir. Genelkurmay'la ilgisi yoktur. Üstelik her türlü muzır yayın yapılabilmektedir. Silâhlı kuvvetlerimizin olağanüstü gücünün Avrupa'ca kıskanılmasının etkisi de mutlaka vardır. Bir de, hükûmetin erken ve hemen davranmak yeteneğinden mahrum bulunması faktörü çok açıktır. Hükûmet davranamayınca, boşluğu başka makamlar dolduruyor. Bu hep böyle oluyor. Tek çare, tek kurtuluş, Avrupa ile eşitleşebilmek, Avrupa'dan sürülüp atılmamaktır. Ve başka hiçbir çare yoktur. Bunu 1793'ten beri anladık da, bir türlü gereklerini yerine getiremedik.