Bush-Erdoğan mülâkatı

Bugün Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Birleşik Amerika ziyareti başlıyor. Washington Post'un yazdığı gibi iki taraf, Birleşik Amerika ile Türkiye, stratejik ittifaklarını yenilemek arzu ve hevesi ile buluşuyorlar. Bu arzu ve heves, tam bir siyasi iradeye dönüşebilecek mi? Göreceğiz. Bizce dönüşmesi gerekiyor. Zira iki taraf da sayılamayacak kadar menfaat sağlıyor. Avrupa'da vetolu, 'hayır'lı referandumlar furyası başladı. Avrupa Birliği sorunlarını çözmek için en azından birkaç aya muhtaçtır. Bu müddet içinde Birleşik Amerika'nın dünya politikasında -zaten yeterince güçlü olan- ağırlığı daha belirgin hale gelecektir. Bunun aksini iddia eden hiçbir mütalaa kabule şayan değildir. Önünü görmekten acizdir. En mahir diplomasinin yürütüldüğü İngiltere, zaten yeterli derecede yakın bulunduğu Amerika'ya daha yakın durmaya başladı. Referandumdan muhtemelen vazgeçecektir. AB Anayasası için referandum, yanılmıyorsam Sayın Chirac'ın düşüncesidir. Millet Meclislerine sunmak yerine halka gitmek gösterişi, Fransa tarihinde mevcuttur. Ama o referandumların güdümlü olduğunu en iyi bilenlerden biri Chirac'tır. Her neyse, şimdi Bush ve Erdoğan, Beyaz Saray'da bir araya gelecekler. Hasarı ne dereceye kadar onarabilecekleri, iki tarafın dirayeti ile orantılıdır. Üç yıl önce, değil başbakan, milletvekili bile olmayan Sayın Erdoğan'ın, Amerika tarihinde emsalsiz şekilde, devlet başkanı protokolü ile Beyaz Saray'da Bush'la mülakatını iki taraf da elbette unutmadı. Sonra ne oldu? Ne oldu ise oldu; iki taraf da daha çok geleceğe bakarak konuşmalıdır. Aksi takdirde başıboş devletlere gün doğar. Başıboş füzeler semalarda dalgalanır. Boş mahallere değil, tesadüfen ve maalesef denerek meskûn yerlere de isabetleri düşünülebilir. Düşünülmelidir. Düşünmeyen gafildir. Yeni Dünya Düzeninde devlet olan devletler söz sahibi olacaklardır. Washington Post'a katılıyoruz. Sayın Erdoğan'la Sayın Bush'un buluşmasının tarihi önemde ve istikamet tayin edecek değerde bulunduğunu söylüyoruz.