Bizde YÖK, dünyada ise Irak'ta işkence konuları, gündemin başına yerleşti. İşkence, insanlık suçlarının önde gelenlerindendir. İnsan denen üstün ırk, komünist olsun, faşist olsun, totaliter rejimlerde işkenceden çok çekti. Ama demokrasiler de bu insanlık suçundan masûn değillerdir. En yakın dönemlerde bile, yoğun örnekler mevcuttur. Devlet namına, devlet görevlilerince, devlet düşmanlarına yapılan işkence, ferdî sapıklıklardan daha ağır bir suçtur. Bütün demokrasilerde işkence görmemek insan haklarının başında sayılmıştır ama, demokrasilerin bu ilkeyi uygulamakta sicilleri temiz değildir. Demokrasiler sapıklardan, manyaklardan, canilerden arınmış toplumlar olmaktan uzaktır. İnsandan gayri canlıların, hayvanların ve bitkilerin haklarını savunmak durumundaki çağdaş uygarlık, işkence belâsına her türlü tepkiyi göstermekte haklıdır. Böylesine iğrenç bir suçun, Pax Americana'yı gerçekleştirmek misyonu verilen ABD silâhlı kuvvetlerine sıçraması, dünyanın bu yeni asırda da epey çekeceği olduğunu âşikâr ediyor. Ama bu husus Amerika'da, Başkan'ın yeniden seçilme şansına etkisi bakımından değerlendiriliyor. Zira Başkan, icranın başıdır. Nükleer silâhları ateşleyebilmek dahil her türlü yetkiyle donatılmıştır. Buna mukabil her şeyden sorumludur. Başkan seçimine 6 ay kaldı. Bugünkü durum, Irak'taki bütün kargaşaya rağmen, George Bush'un yeniden seçileceği merkezindedir. Bendeniz böyle görüyorum. Zira Demokrat Parti, mükemmel bir aday çıkaramadı. Kaldı ki Amerikalılar, savaş içinde başkan değiştirmeyi, savaşılan düşmana taviz sayılacağı, savaşın haksızlığı şeklinde algılanacağı fikriyle hareket edeceklerdir. Amerika'nın düşmanı kimdir, kiminle savaşa girdi? derseniz, bu soruya tek tip cevap alamazsınız. Ama Amerikan silâhlı kuvvetlerinin işkencenin en aşağılık çeşitleri ile ithamı, daha da ağır bir Amerikan düşmanlığı oluşturacaktır. Amerika, ancak suçlulara hayat boyu ceza verirse böyle bir olumsuzluktan kurtulabilir.