Çağa uyum sağlayamayan partiler ve siyasetçiler, silinip giderler. Asrımızda fazla hızla değişen şartlar karşısında, intibak yeteneği bulunan kişiler ve partiler kazançlı olurlar. Muhafazakârlık, çağ ile zıtlaşmak değildir. Millî kültüre sahip çıkıp onu geliştirebilmek becerisidir. Türk milliyetçiliğinin çağa uyum sağlaması zorunluluğunu bin defa vurguladım. Dine dayalı siyasî partiler de, bu kabiliyetleri derecesinde başarılı olurlar. Bu konularda Türkiye'nin özel şartları bulunduğu kesin gerçektir. Ki kısaca laiklik diyoruz. Nitekim bugün iktidardaki AK Parti, değişmemek için direnen bir öğretiden koparak oluştu. Değiştiğini, her fırsatta söylüyor. Bu söylemini uygulamaya geçirdiği oranda kalıcıdır. Merkez Sağ'a oturamadığı takdirde, Türkiye'de istikrarın aksaması ihtimali kuvvetlidir. Büyük sınav, elbette 2004 sonunda Avrupa Birliği ile ilişkilerimizin alacağı duruma bağlıdır. Bu husus, şüphesiz tamamen AK Parti'nin elinde değildir. İktidarın, pek çok engeli, epey güçlü iç ve dış muhalefet ve mukavemetleri aşması gerekiyor. Bunu göreceğiz. Zira Avrupa Birliği ile müzakereye başlayamayan bir Türkiye'de, antidemokratik temayüller hız kazanacaktır. Dış politika bakımından ise, Avrupa ile beraber olamayan ülkemiz, Birleşik Amerika'nın pek fazla etki alanına girecektir. Buna katlanamadığı takdirde, üçüncü dünya devletleri arasına düşecektir. Gerek Türk tarihinin, gerek Türkiye Cumhuriyeti'nin, zaman içinde akış mecrası değişecektir. AK Parti'nin, bu derecede çetin engebeleri aşabilmesi ve sağlıklı zemin üzerinde hareket edebilmesi, aşırılıklardan ve huzursuzluklardan dikkatle kaçınabilmesi ile mümkündür. Türk milletinin refahı, esenliği ve mutluluğu,Türk devletinin yücelmesi esastır ve önemlidir. Ve başka hiçbir şey önemli değildir. Bu yolda başarı gösterenler alkışlanacak, elinden bir şey gelmiyenler gidecektir. 2004'te hatalı bir davranış, bizi şirazemizden koparabilir.