Partilerimiz, Türkiye'nin niçin geri kaldığını incelemeye lüzum görmeden, bir şeyler yapmaya çalışmışlardır. İttihâd-ü Terakkî'den bu yana, böyle oldu. Reform yetersizliği dolayısıyle hiçbir dönemde muâsır medeniyet seviyesine erişemediğimiz açıkça söylenmedi. Farkına bile varılmadığını yazsam çok da abartmış sayılmam. Genel, pestenkerânî, çocukça öğütler ve sloganlarla avunduk. Deha sahibi birkaç devlet ve hükûmet başkanından mahrum bulunduğumuzu iddia etmem. Tarihçi, Sezar'ın hakkını Sezar'a vermesini bilen kişidir. Epey şey yaptıkları da ortadadır. Ancak yaşadıkları dönemin üst medeniyet çizgisine bizleri ulaştıramadılar. Avrupa'ya yetişemedik, çağın gereklerini yapamadık. Maddî ve manevî epey dünya nimetinden mahrum kaldık. Demokrasi ve milliyetçilik gibi temel kavramları, modası geçmiş kalıplardan kurtaramadık. 21. asrın gereği demokrasiden ve milliyetçilikten uzak bulunduğumuz kesindir. Reform yetersizliğinden ve zihinlerin gerilerde bir yerlere takılıp kalmasından dolayı çağı yakalıyamadığımız âşikârdı. Ancak gerçekleri gördüğümüz zaman bile kapalı kapılar ardında ifade ettik. Zira öğünmemeyi ve kendimizi beğenmemeyi, devlete hakaret sayan anlayış egemendi. Daha 40 yıl önce, gelmiş geçmiş en yüksek tirajlı kültür dergisi olan Hayat Tarih Mecmuası'nda, niçin geri kaldığımız üzerinde anket açmıştım. Yazılı soru tevcih edilen her branştan yüzlerce kişiden pek çok yazılı cevap alıp yayınladım. O cevaplar bugün 2006 kafası ile okunsa, anlı şanlı isimlerin çok azının isabetli görüş bildirdikleri ortaya çıkar. Partilerimiz, iktidarı kötülerler. İktidar, muhalefeti küçük görür. Eleştiriler çok defa polemik sınırını geçmez. Daha iyinin nasıl olacağını söyliyenler azdır. Reform kabûl etmez, aklı bir yerlere takılıp kalmış, ufuk yitirmiş, fırsat üzerine fırsat kaçıran, yanlış yönlenip yanlış yönetilen toplumlar, bulundukları kıt'anın gerilerine düşerler. Merhametsiz bir rekabet dünyasında bocalayıp dururlar. Millî potansiyeli harekete geçiremezler. Atatürk, muâsır medeniyet seviyesi için bu kadar gecikeceğimizi asla düşünmiyerek öldü. 19 Mayıs'ın 87. yılında böyle bir yazıyı üzülerek kaleme alıyorum.