Çevre konusunda problemli bir devlet, gelişmiş ülkeler arasında sayılmıyor. İster Rusya gibi dünyanın ikinci askerî gücü, ister Çin ve Hindistan gibi milyar nüfuslu devlet olsun... Çevre, her konuda temizlik demek. Temiz enerji, temiz üretim, temiz besin, temiz yollar, sokaklar, temiz deniz ve sahiller, temiz hava ve atmosfer, temiz canlılar ve insanlar... Çevre, hayvan ve bitki örtüsüne, çiçeğe ve ağaca, en büyük sevgi, özen, önem, saygıyı göstermek demek... Zira bitkiler ve hayvanlar da İnsan ırkı gibi canlıdır. Bu dünya üçünün bir arada âhenk içinde yaşaması ile kaimdir, böyle yaratılmıştır. Üçünden biri olmadığı takdirde dünya, kâinat içindeki ayrıcalıklı durumunu yitirir, Arz adı takılan katrilyonlarca gezegenden biri hâlini alır. Avcılık, geçmişte kalmış veya son yıllarını yaşayan bir spordur. Eğlenmek için ister kuş, ister arslan, fil vurmak, apaçık vahşettir. Zaten çevreciliğin olmazsa olmaz ilkelerinden biri, güvenlik elemanları dışında silâhtan vazgeçilmesidir. Çevre mükemmelliğinin çağdaş uygarlık düzeyi için ikinci kanadı, tarihe, san'ata ve estetiğe tam bir saygı ve sevgidir. İnsan ırkının eseri, uzak veya yakın geçmişteki hiçbir tarihî eser yok edilemez. Zarara uğratılamaz. Yangın gibi hilelerle yahut yanlışlıkla yok edilen binanın yerine 150 yıl boyunca hiçbir inşaat yapılmaması müeyyidesi getirilmek şarttır. Tarihî eserleri tahribe kalkışanları da ağır kurallar koyarak caydırmak gerekiyor. Zira insan, mâzî ile, geçmiş zaman ile ilgilenir. Hayvandan yalnız iki ayağı üzerinde durabilmek, konuşabilmek, gülebilmek ve ağlayabilmek, fikir üretebilmek vasıflarıyla ayrılmaz. Doğmadan öncesini bilmekle de hayvanlardan ayrılır. Çevre, bu temel kurallara uygun yetiştirilmiş, eğitim görmüş vatandaşlarla gerçekleştirilebilir. Tabiatı ve tarihi tahrib etmenin insanlık suçu olduğunu kestiremeyen, böyle bir bilgi, duygu ve endişeden mahrum yöneticiler ve iş adamları devri kapanıyor. Tabii muâsır medeniyet seviyesine ulaşabilmiş milletlerde... Yarın devam ediyorum.