Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın, seçimlerden hemen sonra gündemde cumhurbaşkanı krizi bulunduğunu açıkça söylemesi çok olumludur. Zira krizin varlığını gören ve kabul eden, krizi yönetmeye tâlib olur. Krizi yönetmeyi üzerine alan, krizi çözer. Her şeyin güllük gülistanlık olduğunu ileri süren, kriz içinde falan bulunmadığımızı iddia eden, gafildir. Politikaya ehil değildir. Her partinin genel başkanı, fazla oy almak için, vatandaşa bir şeyler söyler. Bu çok tabiidir. Başbakan da 367'nin üzerinde milletvekili çıkaracak oy istedi. 367 milletvekili ile istediği gibi cumhurbaşkanı seçeceği ve anayasayı değiştireceği manasını çıkartmıyorum. Bu takdirde bile mutâbakat (konsensüs) arayacağına inanıyorum. Ama tabiatıyla, çok yetkili ve ağırlıklı olarak, masaya oturacaktır. Kriz tek değildir. Bir de PKK terörünün oluşturduğu kriz var. Girelim, bekleyelim münakaşaları, kamplara ayrıştırabilir. Hele bu ayrışma, parti politikalarına, iktidar çekişmelerine yansırsa, kazanan taraf olmaz. Devlet zarar görür. PKK'nın geleceği Barzani'ye, Barzani'nin geleceği Washington'a bağlıdır. Seçimlere 4 hafta kaldı. Bir aydan az zaman sonra Türkiye'de iktidar belirlenecektir. Temmuzun son haftası ve Ağustos başı, politik dengelerin yenilenmesi ile geçecek. Bu müddet içinde bir Irak harekâtına girişmek durumunda kalırsak, iç siyaset etkilenecektir. Dışarımızdaki dünya da Türkiye seçimlerini izliyor. Sonuçları görmek istiyor. Özellikle Amerika, takip ettiği Türk politikasının şurasını burasını düzenlemek için, Ağustosu bekleyecektir. 1946'da ve bugün iki defadır yaz seçimleri yapıyoruz. 1946'nın ne kadar gergin ve kavgalı geçtiğini hatırlayanlar çok azaldı. Bu defa olgun bir demokrasi içinde şu sıcak ayları soğukkanlılıkla tamama erdirelim...