Kıbrıs konusu âzamî yoğunluğa ulaştı. Ama Irak konusu da olanca ağırlığını devam ettiriyor. Amerika'nın -bu unvanı taşımamasına rağmen Irak genel valisi olan Bremer, ordularının daha epey müddet ülkede kalacağını ima etti. Üstelik her taraftan yeni asker istiyor. Birleşmiş Milletler'den, müttefiklerinden asker yağmasını bekliyor. Zira 3 er ve de 7 sivil zayiat veren İspanya, 1100 kişilik kuvvetini çekiyor. Bir er yitiren Japonya, gitti gidecek. Uğrunda nice milletin kan döktüğü Güney Kore bile, askerini çağırmak için sebep arıyor. İspanya, İkinci Cihan Savaşı'ndan (1939-1945) önce dehşetli iç savaşta, Japonya, Almanya, Fransa bu Cihan Savaşı'nda, Kore daha sonraki harpte, milyonlarca insanını kaybetti. Onun için yoğurdu üfleyerek yemelerine bir diyeceğimiz yoktur. Ancak 39-45 yıllarında aynı derecede insan kaybına uğrayan İtalya, askerî şöhretinin güzel san'atlardaki ünü derecesinde olmamasına rağmen, direniyor. Başbakanımızın şahsî dostu İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi, son derecede ilgimizi çeken şu sözlerini söyledi: İspanya'nın Irak'tan askerini çekmesiyle İtalya, dünyanın süper gücü Amerika'nın Avrupa'daki en yakın müttefiki oldu. Bu durumdan faydalanmalıyız. Birleşik Amerika'da İtalyan azınlığın milyonlarca nüfusa eriştiği ve etkili yerlerde bulundukları malûmdur. Buna rağmen İtalya, İkinci Cihan Savaşı'nda Amerika ile harb etti. Savaş sonrasında Türkiye'den bile yoksulken bugün güneşte yerini aldı. Şimdi Amerika'nın İngiltere derecesinde müttefiki olarak refahını arttırmak yollarını arıyor. Pax Americana şemsiyesi altında cihan politikasına girmek istiyor. Zaten Avrupa Birliği'ni kuran ilk 6 devletten biridir. Yoksul Honduras'ın 330 askerini çekmeye karar verdiği günlerde, İtalya gibi bir devletin davranışı dikkate değer. İspanya'ya gelince, Madrid'teki terörist eylem üzerine Irak'tan ayrılmaya hazırlanıyor. Terörle savaş, bütün uygarlığın hedefi ise, İspanya'nın tavrı izlenerek nasıl bir başarı çizgisine ulaşılabileceği tartışılacaktır. İtalya, böylesine bir ABD taraftarlığını, AB üyeliğine aykırı görmüyor. 30 yıldır Kıbrıs konusunun ağırlığı altında ezilen Türk dış politikası, bütün bu gelişmeleri şimdi daha serbest bir şekilde inceleyecektir.