Önümüzdeki 4 yıl zarfında, tâ 2009 başlarına kadar ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, kendisinden en fazla bahsedilen politikacı olarak dünya medyasının gündeminden düşmeyecektir. Kissinger bile bu makamda Rice derecesinde ilgi uyandırmamıştı. Zira Pax Americana'nın mimarı olmak misyonuna soyunmuştur. Ülkemize kısa ziyareti, Amarika'nın bu cihanşümûl projesinin önümüzdeki birkaç aylık evresinde, Türkiye ile ne dereceye kadar iş birliği yapılabileceğini belirlemek içindir. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Esenboğa'da Rice ile yaptığı kısa görüşmeden sonraki basın toplantısında Amerika'dan stratejik müttefikimiz diye söz etti. Bu tabir, Türkiye'nin, Amerika'nın İran ve Suriye politikasına destek vereceği, katılacağı anlamına gelir. Fiile dönüşebilecek midir? Zira Washington'la ilişkilerimiz dönüm noktasındadır. Savunma Bakanı Rumsfeld, Türkiye'nin 4. Amerikan piyade tümenini, topraklarından Kuzey Irak'a geçirtmek için bir ay İskenderun Körfezi'nde gemilerin içinde beklettikten sonra, Yüce Meclis'te oyların yanlış değerlendirilmesi sebebiyle sonuçsuz kaldığını, bu yüzden Irak'ta mukavemet hareketi oluştuğunu hatırlattı. Dolayısıyla çok kan aktığını ima etti. Biz de Amerika'nın bu yeterli derecede açık görüşünü öğrenmiş olduk. Rice'ın ziyaretinin hedefi şudur: Suriye ve İran'a, terör örgütlerini destekleyip nükleer silah üretmekten vazgeçmeleri için büyük baskı yapılacaktır. Sonuç vermezse Amerika, fiili harekete girecektir. Türkiye stratejik ittifakın gereklerini yerine getirecek midir? Amerika, politikasını buna göre düzenleyecektir. Ankara'dan destek gelmezse, Kürdistan ve Ermenistan'la ittifak yapacaktır. Talabani ve Barzani'nin Amerika'ya güvenerek -ve bize göre Amerika'nın muvafakatiyle- fantastik konuşmalar yaptıkları âşikârdır. Evvelsi gün, en ağır silahlarla donatılmış komando beresi giydirilmiş iki bin peşmergenin Kerkük'e girmesi ve Rumsfeld'in konuşması, Rice'ın ziyaretini destekler mahiyettedir. Amerika, Türkiye'den stratejik ittifak ve İran'la Suriye'ye yüklenince Mısır ve Suudi Arabistan gibi en önemli iki Arap devletinden anlayış bekliyor. Aksi takdirde, böyle bir anlayış çizgisine kendi dinamikleriyle ulaşamayan bu iki devlete bizzat demokrasi götürmek külfetini bile göze alacaktır.