Cumhurbaşkanımız İran'da

Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül'ün İran ziyareti, önemli politik olaydır. Zira dünyanın gözü İran'ın üzerindedir. Bilhassa Amerika'nın sıkı gözetimi altındadır. İran rejimi şüphesiz İran'a mahsustur, Türkiye'yi ve başka bir devleti ilgilendirmez. Ama İran'ın, bugün yarın atom bombasını patlatacağım patlattım durumu ile ilgilenmeyen devlet, dünya budalası ilân edilmeye müstahaktır. Zira İran'ın atom bombası, her ülkenin dengesini yeniden ayarlayacak, bu coğrafyada sınırların değişmesini dile getirecek bir faktördür. Bu faktörün yanında, İsrail'in kurucusu değilse bile değişmez hâmîsi cihan devleti ABD, İran'ın Yahudileri Akdeniz'e dökmemesi için uyanık bulunuyor. En büyük Yahudi devleti İsrail değil, Birleşik Amerika'dır. İran'ın 8 yıl Irak'la savaşması ve güzelim Doğu Akdeniz sahilleri üzerinde ordu kurar gibi kocaman örgütler kurması ve onları yönetmesi, Arapları da pek çok rahatsız ediyor. 8 yıllık savaşta iki taraftan -en iyi muhârib oldukları için- ön saflarda çarpışan yüz binlerce Türk öldü. Gıkımız çıkmamıştır. Şiirde olduğu gibi dış politikada da İran, dehâ sahibidir. Başta Türkiye, pek çok devleti sürekli oyalamıştır. Zayıf Türkiye, İran'ın -fî tarihinden beri- değişmez devlet politikasıdır. Şu anda İran'ın pozisyonu atom bombası beklentisi içinde, kritik olduğu derecede en oynak süreci yaşıyor. Birleşik Amerika'nın su götürmez stratejik müttefiki Türkiye, İran'la iyi geçinmek için gayret içindedir. Böylesine eski bir gayret, 28 Şubat'ın sebepleri arasındadır, Libya'da gösterdiğimiz güler yüz gibi Türk Devleti'ne ağır gelmiştir. İran'la birleşip Washington'a kafa tutacak değiliz. Her pozisyonda İran kârlı çıkar, Türkiye yaya kalır. Bu kadar nazik bir zamanda Sayın Cumhurbaşkanımız, 8 devletin ekonomik iş birliği zirvesine katıldı. Bu vesileyle İran'a gidip, İran Cumhurbaşkanı'nın ziyaretini iâde etti. En üst düzey Şîî rûhânîsi Ayetullâh Ali Hamaney ile de görüştü. İran'ın Türkiye'nin ve Türk'ün kıymetini bilmesini ümid ediyor, olumlu sonuçlar bekliyoruz.