Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan'ın aktif politikada kalacağını, dolayısıyle 2 yıl sonra cumhurbaşkanlığına talip olmayacağını beyanı, siyasi hayatımıza rahatlık sağlayacaktır. Ben bilge davranış diye buna derim. Zira iki yıl sonraki bir seçim konusunda huzurumuz kaçacak, Bizans tartışmalarına boğulup gidecektik. Bizim sistemimiz parlamenterdir. Türkçe'si parlamentoya, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne dayanır. Millet Meclisi, millet adına milli iradeyi kullanır, hakim-i mutlaktır. Anayasa yapabilir ve anayasa değiştirebilir. Bağımsız yargı, ancak millet meclisinin çıkardığı yasalarla adalet dağıtır. Meclisin güvenoyu vermediği hiç bir hükümet icra yapamaz ve meşruiyet kazanamaz. İcrayı, tam yetkiyle, meclisin güvenoyuna dayanan başbakan yürütür. Bakanlarını serbestçe seçer, serbestçe değiştirir. Yetkileri büyük, sorumlulukları daha büyüktür. Uçan kuşun hesabı başbakandan sorulur. Cumhurbaşkanı gayri mes'uldür. Devleti ve milli birliği temsil eder. Usulen yasama ve icranın kararlarını onaylar. Uyarıda bulunabilir. Millet Meclisi'nce seçilmiştir. 1982 anayasasında, Atatürk anayasasında bulunmayan yetkilerle donatılmıştır. Sayın Necdet Sezer, Anayasa Mahkemesi başkanı iken, cumhurbaşkanına verilen yetkileri fazla bulduğunu beyan ettiği halde, bu makama geçince, azlığından şikayetlerini dile getirmiştir. Zira bugünki mecliste üçte bir millet oyu ile üçte iki milletvekili bulunduktan maada, sadece iki parti meclise girebildi. Bu husus, demokrasinin mutlak şartı olan muhalefeti zayıflattı. (İstisnasız her devlette iktidar, fakat ancak demokrasilerde muhalefet mevcuttur.) Bu durumda iktidar cumhurbaşkanınca dengelenmeye çalışılıyor ve yasama ile icrayı, hatta millî iradeyi kısıtlama çizgisine teğet geçiyor. Sebep, seçim yasamızın acayipliği ve barajın görülmemiş yüksekliğidir. Başkanlık ve yarı başkanlık sistemlerine gelince: Tabiatıyle her çeşit tartışmaya açıktır. Niçin olamıyacağını, diktatör yetiştiren sisteme dönüşeceğini anlamak ve anlatmak için mutlaka tartışılmalıdır. Ancak Özal ve Demirel gibi gerçek icracı büyük politikacılar, anayasanın gayri tabii kısıtlamaları karşısında bu sistemi kendileri için istemişlerdir. Yetki verin, fazlasını yapayım, zira yapabilirim diyebilmişlerdir. Bu durum şimdi Sayın Erdoğan için de bahis konusu ediliyor. Ama Atatürk cumhuriyetinde yaşıyoruz. Makbul rejim olsa idi, Atatürk, cumhuriyeti bu sistemle kurardı.