Son hafta içinde Türkiye'ye iki dalga vurdu: Biri politik, diğeri ekonomik... Devletlerin hayatında olağandır. Fazla etkilenmeden, ancak sebepleri, sonuçları doğru tahlil ederek geçiştirmek gerekir. Ekonomide dalgalanma, Türkiye'ye mahsus değil. Bütün dünyada borsalar düştü. Ülkemize fazlaca tesir etti. Doların değerinden düşük olduğundan şikâyet vardı. Şimdi hizalandı. Ancak petrol faktörü üste çıktı. Kısa sayılacak pariyotta petrol önce varil başına 40 doları buldu. Bir yıl geçti geçmedi 70 dolara ulaştı. Önümüzdeki zaman parçasında 100 doları bulacağından ve dünya ekonomisinin 100 dolar petrol üzerinden ayarlanacağından bahsediliyor. Bu şu demek: Birleşik Amerika, Orta Doğu projesine daha bir hırsla sarılacaktır. İran ve Suriye'ye müsamaha göstermesi akıldan geçirilmemelidir. Akılla yönetilen devletler, böylesine bir politikadan kârlı çıkacaklardır. Birçok ülke ise zarar görecektir. Bu teşhisimiz kesindir. Bu suretle zaten ülkesinde dünyanın en ucuz benzinini satan Birleşik Amerika, en az zam yaparak vatandaşını koruyacaktır. Amerikan vatandaşı p.c. 44 bin dolardan kolaylıkla 50, sonra 60 bin dolara yükselecektir. Bu arada Türkiye'nin en pahalı benzin, gaz, elektrik, su satan ülke olduğunu hatırlamakta fayda var. Dünyada 500 nükleer santral varken, Ermenistan ve Bulgaristan gibi eski eyaletlerimizde mevcutken, Türkiye'de hâlâ yapılsın mı? münakaşası, hiç de çağı yakalamak ülküsü ile buluşmuyor. Politik dalga da, ülkemizi vurdu. Ancak ekonomik dalga gibi geçicidir. Önümüzdeki haftadan başlayarak normalleşmesi tabiidir. Zira Danıştay'ın niçin basıldığı ortadadır. Suçlular, örgütleri falan yargıya intikal edecektir. Ancak eylem kararını veren süprem irade, her zamanki gibi münakaşalı kalır. Zira örgüt başları bile bilmezler ki söylesinler. Kurşunu sıkanı yakaladık diye sevinmekle yetinmek, büyük gaflettir. Tedbir, bu çeşit eylemlerin tekrarını oluşturmayacak bir ortam tesis edebilmektir. İkinci benzer bir olay, bu sonbaharda seçim demektir. 5 yıl iktidar istemek, AK Parti'nin anayasal hakkıdır. Ancak ne imparatorluk, ne cumhuriyet dönemlerimizde, 4 yılı 1 gün bile geçen hiçbir yasama dönemi bulunmadığını, bu sorumluluğu ilk defa AK Parti'nin yükleneceğini hatırlamak gerekiyor.