Bundan sonraki gelişme, ABD ve İsrail'in, Türkiye ile ilişkilerine zarar vermeyecek bir politika izlemeleri istikametindedir. Olan oldu unutalım!diyeceklerdir. Dışişlerimiz, kaliteli ve deneyimli diplomatlarımızla doludur. Bundan böyle, devlet büyüklerimizin dış temaslarını dikkat ve ihtimamla hazırlayacaklardır. Gazze Paneli, açık bir tuzaktı. İsrail Cumhurbaşkanı, ölen yüzlerce çocuk için küçük bir üzüntü belirtisi bile göstermedi. Türkiye'yi, Hamas savunuculuğuna soyunmuş gibi göstermek istedi. Davos'ta her yıl toplanan Dünya Ekonomik Forumu'nun (WSF) başkanı Klaus Schwab, Sayın Erdoğan'ın gönlünü almaya çalıştı. Panel yönetimi için seçilmiş, ailesinin 1915'te Harput'ta Türkler tarafından katledildiği ile öğünen kışkırtıcı ajan bir gazetecinin seçilmesindeki tuzağı görmek gerekiyordu. Türkiye'yi Üçüncü Dünya hapishanesine tıkarak kurtarmayı planlayan Ergenekoncular, ABD ile aramız bozulur ümidiyle sevindiler. Böylesine bir ümitle, Sayın Erdoğan'ı teşvik edeceklerdir. Amerika ile ilişkilerimizi sınırlayacak her türlü gelişme işlerine gelir. 65 yıllık ABD-Türkiye stratejik ittifakı, 24 Nisanda yeni bir sınavdan geçecek. Bu sınavı da az zararla, soğukkanlılıkla atlayabilirsek önümüz açılır. Büyük Kürdistan ve büyük Ermenistan ütopyaları ile kandırılmış olanlar, dört gözle, Türkiye'nin ve Türk'ün Amerika ve NATO ittifakından ayrılarak belâlara dûçâr edilmesini, itilir kakılır bir Şark devleti derekesine inmesini bekliyorlar. Binaenaleyh Amerika ile ittifakımızı, biribirine zıt görüştekiler de bozmak istiyorlar. Başkan Obama'nın, bu taraflara gelip de Türkiye'yi pas geçmesi kuvvetli ihtimalinin gerçekleşmesi hâlinde, dış politikamızı gözden geçirmek gerekir. Milletlerarası büyük oyunun kurallarını değiştiremeyiz. Böyle bir gücümüz yok. Hiçbir devletin yok. Haklı olanın kazanacağı bir sistem değildir. Hakkın çapraşık yollarla elde edilebildiği bir sistemdir.