Afganistan'da afyon ekimi, dünya tüketiminin yüzde 50'sine yükseldi deniyor. Bu büyük ülkenin mutlak geçim kaynağı hâline geldiğinde ise bütün kaynaklar birleşiyor. Üretimini satmak için Afgan müstahsili, fiyatları yüzde 50 seviyesine düşürdü haberini de ekleyiniz. Trajedinin boyutları kendini belli eder. Bu oluşum, ABD egemenliği altındaki bir devlette gerçekleştiği için, daha da şaşırtıcı. Amerika'nın afyon kontrolünü bilerek gevşek tuttuğu anlaşılıyor. Radikal bir mücadeleye girmiyor. Zira afyon tarlalarını bombaladığı takdirde halk açlıktan ölmeye başlayacak. Ve Amerika aleyhine ayaklanacak. Tâlibân'a gün doğacak! Konunun karmaşıklığı, içinden çıkılamaz derecede vahâmet sergiliyor. Afganistan'da zaten ilkel çizgideki üretim, sürekli işgaller ve iç savaşlarla düştükçe düşüyor. Amerika bütün dünyada, uyuşturucudan -bilhassa gençliğinin ve çocuklarının- dehşet verici zararlara uğradığını söyleyen birinci devlettir. Geleneksel uyuşturucu mücadelesini Kolombiya, Meksika gibi güneyindeki İspanyolca konuşan Katolik Latin devletlerine karşı yapıyordu. Şimdi Meksika, ABD ve Kanada, aynı ekonomik birliğin içindedir. Ama uyuşturucunun Meksika yolu hâlâ ortadan kalkmadı. Şimdi Avrupa ve ABD, Afganistan'dan gelen uyuşturucunun tehdidi altındadır. Türkiye, Afganistan-Avrupa yolunun tam üzerinde, âdetâ vazgeçilmez yol pozisyonundadır. Bu trafik, Türkiye'ye yılda milyarlarca dolar bıraktığı iddiası, yıllardan beri Avrupa, ABD, Çin medyasında tekrarlanıyor. Türkiye trafiğinde büyük pay öteden beri PKK'ya aittir. Şimdi Tâlibân, büyük kısmını PKK'nın aldığı bu meblağı ikiye katlamak üzeredir. Barzani'ye gelince, Amerika dahil her tarafı oyalayarak PKK'ya karşı henüz parmağını oynatmadı. Uyuşturucu trafiğine Amerika'nın bulaşmadığını söylemek de mümkün görünmüyor. Bu durumda PKK, Türkiye Kürtleri'nin yüksek menfaatleri için örgütü lağvetmeye yanaşır mı?