1876 ve 1908-1918 Birinci ve İkinci Meşrutiyet (taçlı demokrasi) tecrübelerimizi yüzümüze gözümüze bulaştırdık. İlkinde 3 kıt'a üzerindeki imparatorluğumuzu temellerine kadar sarstık. Sezar'a davetiye çıkardık. İkincisinde tamamen batırdık, düşmanı Polatlı'ya getirdik. Bununla beraber her iki meşrutiyetin kurumları, kuruluşları, reformlarının çoğu kalıcı oldu ve gelişerek günümüze geldi. Yenileşme (Osm. teceddüd), reform (osm. ıslâhât), düzenleme (Osm. tanzîmât) hareketimiz, çok radikal iki reformcunun, imparatorluk döneminde Sultan Mahmûd'un ve cumhuriyet döneminde Atatürk'ün yaptığı büyük reformlara dayanır. Atatürk, İkinci Meşrutiyet'te yaşadığı tecrübeye rağmen, 5 yıl ara ile iki defa muhalefet partisi teşebbüsünde bulundu. İkisini de -son derece kısa müddet içinde- kapatmayı tercih etti. İktidar, istisnasız bütün devletlerde, gerçek muhalefet ise sadece gerçek demokrasilerde mevcuttur. Bu tarife göre Türkiye, demokrasidir. Noksanlarımız vardır. Az gayretle bir yıl içinde çözümlenebilecek noksanlardır. Afrika kıt'asında demokrasi meçhûldür. Asya'da Japonya, İsrail ve -inanılması güçtür ama- Hindistan'da vardır. Hindistan örneği, demokrasinin kalkınmış zengin ülkelerin harcı bir rejim olduğu iddiasını yalanlıyor. 60 İslâm devleti (Müslüman devlet) içinde tek demokrasi Türkiye'dir. Amerika, İslâm âlemine demokrasi örneği olarak Türkiye'yi seçmişti. Şimdi bu yanlışından döndüğü söyleniyor. Osmanlı Müslümanlığı, İslâm'ın en iyi uygulanmışıdır ki Yahyâ Kemâl Türk Müslümanlığı demiştir. Ancak Osmanlı Müslümanlığı bile son dönemde Selefiyye etkisinde kalmıştır. Son Osmanlı ulemâsı fikir üretememiştir. Zaten her toplumun din anlayışı ve tatbiki kendisine doğru, tatlı, kolay gelir, vazgeçmez. Bizim "ılımlı" denen Müslümanlığımızı benimsemeye hiçbir Müslüman ülke razı olmaz. Bununla beraber, uzun zaman dinî hayattan uzaklaşmış Dış Türkler, bizim için açık sahadır. Yepyeni, kısa (Osm. muhtasar müfîd), liberal, AB normlarında bir anayasa yaptığımız zaman, çağdaş demokrasiye geçtiğimizi söyleyebileceğiz.