Türk dünyası -elhamdülillah- Adriya Denizi'nden Çin Seddi'ne kadar uzandığı gibi, Arap dünyası da -gene batıdan doğuya- Atlas Okyanusu'ndan Basra Körfezi'ne kadar yayılmıştır. Bağımsız Türk devletlerinin sayısı 6 (Kıbrıs hariç) olduğu halde bağımsız Arap devletlerinin adedi -maşallah- 19'dur (Filistin dahil). İşgal altında Arap toprağı yok gibidir (Filistin'de bir kaç yer müstesna). Türk âleminin ise çok büyük ülkeleri İran, Rusya, Çin, Afganistan, Tacikistan ve diğer ülkelerde kalıyor. En önemli ve en çok nüfuslu Türk devleti Türkiye'dir. Arap âlemi için bu vasıftaki devlet Mısır'dır. Gazeteniz Türkiye, Arap devletlerindeki demokratikleşme girişimlerini 1. sayfada manşete çekmişti. Kimse tebessüm buyurmasın! Böyle başlar. Ve bir yerden başlamak gerekir. Anılan devletlerdeki hamlelerin bir çoğuna Türkiye 19. asırda girmişti. Ama çok partili gerçek demokrasinin 1946'da İkinci Cihan Savaşı sonrası Birleşik Amerika'nın baskısı ile kabûl edildiği bir tarih gerçeğidir. Demek istiyorum ki, Arap devletlerinde bugünkü teşebbüsler de gene Washington'ın telkini ile yapılıyor. Şimdi esas konuya giriyorum: Pek iyi böyledir, Araplar doğru yoldadır diye Birleşik Amerika, duracak mıdır? Afganistan ve Irak'tan sonra silah bırakacak mıdır? Ne gezer! Böyle bir ihtimali kimse hayalinden geçirmesin. Zira dün olduğu gibi bugün de devletlerin yönetim şekli Amerika'yı fazla ilgilendirmemektedir. Yeter ki, Washington'a dost rejimler bulunsun. Bugünkü Amerikan hamlesi, bir demokrasi savaşı değildir. Bir enerji savaşıdır. Enerji alanlarını Amerika'dan ayırmak peşinde koşan milletlerarası terörle savaştır. İsrail'i tehditten kurtarıp barışa kavuşturmak savaşıdır. Ve demokrasi bunun neresindedir? Belki bir yerlerine sıkışıp kalmıştır, işte o kadar.. Pax Americana, bütün gücüyle işlemektedir. Gidebildiği yere kadar gidecektir. Bu yazı, Araplar'ın da, Amerikalılar'ın da, bizde pek çok kesimin de hoşuna gitmeyecek. Ama demokrasilerde gerçeklerin üstü örtülemez. Milletleri gerçek dışı hayallerle avutmak, hiç doğru değildir.