AK Parti hükûmeti, Devlet reformuna girişti. Allah kolaylık versin diyorum. Zira karmaşık ve tuzaklarla dolu bir konudur. Çağının mükemmeli olan Osmanlı Cihan Devleti bürokrasisi, zamana uyum gösteremeyip geri kalmıştı. Yeni bir sistem kurmak gerekiyordu. İkinci Sultan Mahmud ilk adımları attı. Ancak Türkiye'de bugünki bürokrasinin kurucusu, Sultan Mahmud'un yetiştirmesi ve daha çok en büyük çapta bir diplomat kişiliğiyle ünlü Sadrâzam Mustafa Reşid Paşa'dır. O derecede sağlam temeller üzerinde kurdu ki, cumhuriyet rejiminde de devam etti. Bugün de hükümfermâdır. Örnek -geniş ölçüde- Fransa'dır. Reşid Paşa ve ekibi Fransızca değil, İngilizce bilse idiler, Anglo-Sakson modeline uyacaklardı. Bu takdirde Türkiye'nin nasıl şekilleneceği merak mevzuudur. Reşid Paşa bürokrasisi diye anılan sistem, üstâdı gibi diplomasiden gelme Sadrâzam Âlî Paşa tarafından geliştirildi. Âlî Paşa'nın 1871'de ölümü ile Tanzimat denen ünlü rejim dejenere olmaya başladı. Öyle ki çok kullanılan kaht-ı ricâl deyimi siyasî terminolojimize girdi, (devlet adamı kıtlığı, eksikliği, yokluğu) demektir. Büyük bir imparatorluk, ihtiyaca yetecek kadrolar çıkartmaktan âciz kalmıştı. Millî sınırlar içerisinde bir cumhuriyet döneminde de aynı yetersizlik sürüp gitti. Yönetimde reform ihtiyacı gittikçe belirginleşti. Fakat bir türlü radikal reforma gidilemedi. Tarihçiler, kökten düzenleme ve değişimlerin, büyük muhalefetler, hattâ husumetler atmosferinde gerçekleştirildiğini bilirler. Bununla beraber her inkılâbın eksikleri ve hataları bulunur. Şimdi Türkiye, böyle bir sürece girdi. Meslek hayatımız boyunca her vesileyle Devlet Reformu radikal inkılâbının zaruretinden, kaçınılmazlığından bahsettik. Şimdi bu reformun bir bölümü, Yüce Meclis'e sunuldu. Bu sütunda fırsat buldukça konuyu işleyeceğiz. Büyük fırtına kopacağını şimdiden haber vereyim. Fırtına, ancak Avrupa devletlerinden zengin örnekler gösterilmek suretiyle dindirilebilir. Kendimize mahsus kurallar koymaya kalkışırsak, başarı ihtimali yoktur.