Dış politikada durgunluk

Bir müddetten beri dış politikada durgun bir döneme girdiğimiz artık açık şekilde kendini belli etti. AK Parti, önce Amerika'da ve Avrupa'da iyi karşılanmış, bunun üzerine Türkiye'de bazı tereddütler çözülmüştü. Aradan sadece iki buçuk yıl geçti. Değil başbakan olmak, henüz milletvekili bile seçilmemiş Recep Tayyip Erdoğan'ın Beyaz Saray'da ağırlanması, ABD tarihinde bile az görülmüş bir sahne idi. Dünya sermayesine yön veren The Wall Street Journal'da hakkımızda öğücü makaleler yayınlanıyordu. Genellikle Türkiye'yi kollayan bu yayın organı, şimdilerde yön değiştirdi. ABD basınına paralel olarak Türk basınında da Sayın Başbakan'a karşı eleştiriler dozunu artırdı. ABD ile ilişkilerimizi muntazam tutmadığımız takdirde, her yönden olumsuz gelişmelere maruz kalacağımız hususunda bu sütunda yüzün üzerinde uyarı yapılmıştır. ABD ile münasebetlerimizi bir anda olumluya çevirecek imkânlar, Türkiye'nin elinde mevcuttur. Âdetâ bir şeyler bekleyen, fakat bekleyecek hiçbir şey bulunmayan durgun politikalarla bir yere varılmaz. Dış politika, hedef belirleyici, teşebbüs sahibi, aktif olmalıdır. Kış mevsiminin son haftasındayız. Önümüzdeki hafta ile ilkbahar başlıyor. Bütün ümitlerin yeşerdiği zamandır. Hükûmetin, yorulmuş, zaten yorgun kadroları geriye çekerek, yeni bir atılımı bekleniyor. Birkaç güçlü fırça darbesiyle, bozulan imajı onarmak mümkündür. Avrupa Birliği ile müzakereye hazırlanmak ve Ermeni meselesinde teşebbüse geçmek, çok âcilleşmiş iki büyük konudur. Şehirlerde asayişi sağlayacak yepyeni tedbirlerle Yeni Türk Ceza Yasası'nda gazetecilere ve yazarlara öngörülen hapis cezalarını kaldırmak, çok büyümek istidadındaki iki sıkıntıyı önleyecektir. İktidar, gündemi oluşturmalı. Dış politikada durgunluk, bir devletin hayatında, bütün sektörleri olumsuz etkiler. Yükselen Türkiye istiyoruz.