Türkiye bugün artık dünya politikası izliyor. İki üç düzine devletle ilişki kurmakla yetindiğimiz dönemler geride kaldı. 200'e yakın devletin hemen hepsiyle temasımız olduğunu söyleyebiliriz. Tam bir dışarıya açılmadır. Dengeli bir açılım mıdır? Hüküm vermek için sonuçları beklemek gerekiyor. Her devletle temasta elbette sakınca yok. Bazıları ihmal edilebilir. Meselâ Kuzey Kore ile ticaret anlaşmasını imzalayıp Amerika'yı karşımıza almak lüzumsuzdu. Başarı, devletler arasındaki dengeyi lehimize kurmaktır. Hiç kolay değildir. Ama dış politika zaten devletlerin hayatında en netameli alandır. Türk cumhuriyetleri ile ilgimizin yetersizliği, Arap ülkeleri ile aşırı samimiyetimiz gibi konularda ilerleme sürdüğü için kesin konuşmak erkendir. Amerika ile ilişkilerimiz, stratejik ittifak ve ortaklık düzeyinde midir, münakaşa ediliyor. Tarihte dış politikada her konuda olumlu netice alan devlet yoktur. Bazı teşebbüsler parlak görünür, sonuç vermeyebilir. İnce ve kalın ayarlarla lüzumlu çizgi bulunur. Rusya politikamız canlıdır. Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan, Putin'le 5 yıl içinde 8 defa görüştü. Son ikili görüşme 2 saat 40 dakika sürdü. Rusya ile artık kara sınırımız yoktur ama, Karadeniz'de gene komşuyuz. Amerika'dan sonra dünyanın ikinci büyük askerî gücüdür. Ticaret hacmimiz 35 milyar doları bulmakla, Almanya'ya yaklaştı. Rusya ile ilişkilerimiz tarih boyunca çetrefil oldu. Aynı coğrafyanın iki iddialı devletiyiz. Rusya, Fransa ile el ele, Minsk'te uzun yıllar Azerbaycan'ı uyuttu. Bağımsız Azerbaycan'ın, yönetimindeki Güney Azerbaycan'a örnek oluşturacağından çekinen İran da, Ermenistan'a desteğini hiç eksik etmedi. Böyle bir ortamda Türkiye, Ermenistan'la münasebetlerini düzeltmek istiyor. Cumhurbaşkanı ve Başbakan, dış politikaya âzamî ağırlık veriyorlar. Prof. Davutoğlu'nun dışişleri bakanlığına gelmesiyle, Avrupa Birliği başta, politikamızda daha yoğunluk bekleniyor. Büyük ekonomik kriz içindeyiz ama, dış ilişkilerimizi de âzamî dikkatle yürütmek zorundayız.