Fransa Cumhurbaşkanı Chirac ve Almanya Şansölyesi (federal başbakanı) Schröder, Birleşmiş Milletler toplantısı için New York'talar. Başkan Bush'la ayrı ayrı görüşüyorlar. Chirac ön plandadır. Güvenlik Konseyi sürekli üyesi olmayan Şansölye, biraz arkada duruyor. Almanya, 1918 ve 1945'te 27 yıl ara ile iki cihan savaşını kaybetmesini Birleşik Amerika'nın gerçekleştirdiğini unutmuyor. Batılılar iyi tarih bilirler. Fransa ise, Amerika'nın kurulduğundan beri her savaşta müttefikidir. Bu güvenceyle, Washington'a yüklenmekten çekinmiyor. Avrupa'nın büyüklerinden ikisi ne istiyorlar? Avrupa'nın diğer büyüğü İngiltere'yi Amerika'dan ayıramıyacaklarını Başbakan Blair'le görüşüp anladıktan sonra Bush'la konuşuyorlar. Amerika'nın Irak'ı Birleşmiş Milletler'e teslimini istiyorlar. Bu talebin yerine getirilmeyeceğini elbette biliyorlar. Ama Pax Americana'nın prestijini kırmak, Avrupa'yı mümkün mertebe Amerika'nın enerji vizesine tabi bulunmaktan kurtarmak politikasını izliyorlar. Kuzey Irak'ta Barzani ile Talabani'nin, Irak'ta Arap egemenliğinin yeniden kurulmasından ödleri kopuyor. Zira müstakbel Arap yönetimi, Irak'ı böldükleri ithamında bulunarak ikisinin de canına okuyacaktır. Bundan kurtulmak için, Osmanlı'nın bütün Musul eyaletindeki Araplar'ı güneye sürmek ve Saddam'ın güneye sürdüğü Türkmenler'in dönmesini engellemek istiyorlar. Yani Kuzey Irak'ta bir Kürt gülbahçesi oluşturacaklar. Bosna ve Kosava'yı Sırp gülbahçesi hâline getirmek teşebbüsünün akıbetinden ders almıyorlar. Washington, bu aşiret reislerinin dehşetli baskısı altındadır. PKK kalıntısı çetelere dokunamıyor. Bu baskı altında Irak'a Türk askerinin gelmesini istemekten bile vazgeçebilir. Araplar'la başı belâda olan İsrail de Kuzey Irak'ta canlı bir Kürt varlığı düşünüyor. PKK sempatizanları Irak'ta Türk askerinden çok korkuyorlar. Böylesine bir atmosfer içinde Ankara, düşünüyor, taşınıyor, tartışıyor, konuşuyor, şimdi de Ekim ayını bekliyor.