Batı medeniyeti ve üstünlüğü, Batılı insan'ın dış ülkelere açılımı ile mümkün oldu. Biz Türkler, içimize kapandıkça kapandık. 19. asırdaki açılımlarımız yetersiz kaldı. Bir türlü çağdaş uygarlık düzeyini yakalayamamamızın sebeplerinden biridir. Özal bana bir ikili konuşmamızda: (Türkiye'yi yöneten kişi yılda iki defa Japonya'ya gidip 6 ay içinde ne mesafeler almak mümkün olduğunu görmeli!) demişti. Büyük devlet adamının, doğru hedefi, abartarak vurgulayan bir söylemdir. Dünya devletlerinin -sayıca- çoğu Afrika kıt'asındadır. Onda dokuzu yoksul, çok yoksuldur. Nüfus artışı ulusal felâket hâlini almıştır. Afrika'dan fiilen 1914 sonunda, hukuken Lozan Muâhedesi ile 1923'te çekildik. 19. asırda kıt'ayı İngiltere ve Fransa ile paylaşmıştık, Portekiz'in az bir payı vardı. Dünyaya açılmamızın şart olduğunu pek çok yazdım. Zaten tarih'i, coğrafya içinde yorumlarım. Ancak açılım dengeli ve devlet politikamıza uygun olmalıdır. Türk cumhuriyetleri başta bulunmalıdır. Sonra Balkanlar ve Arap âlemi gibi bizden kopan, Osmanlı yönetimi görmüş ülkeler gelir. Hiçbir dünya ülkesi önemsiz değildir. Hepsi tanımaya, kendimizi tanıtmaya değer. Bu fikir örgüsü içinde, Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül'ün Kenya ve Tanzanya ziyaretleri çok isabetli oldu. Güvenlik Konseyi için bize oy vermişlerdi. Teşekkür edildi. Davet edildiler. Kenya'da büyükelçimiz var. Tanzanya'da kurulmak üzeredir. Kenya 582.650 km2, 35 milyon nüfustur. Ekvator çizgisi ülkenin ortasından geçer. Swâhilî ve İngilizce resmî dillerdir. 1895-1963 arasında İngiltere sömürgesi oldu. 4 milyon Müslüman var. Tanzanya, Kenya'nın güneyinde gene Hind Okyanusu sahillerindedir. Güney Yarıküre'de kalıyor. 942.799 km2, 41 milyon nüfustur. Yüzde 42 Müslüman'dır (Zengîbâr'da yüzde 99). Almanya, sonra İngiltere sömürgesi oldu. İngilizce ve Swâhilî resmî dillerdir. Kenya gibi p.c. gelir 1000 dolar civarındadır. Asırlarca yönettiğimiz Kuzey Afrika başta, Afrika'nın her ülkesinde bulunmalıyız. Dilimizi, kültürümüzü, san'atımızı yaymalı, ticaretimizi, iş hacmimizi geliştirmeliyiz.