DYP ve MHP

Hepsi dikkatli olan okuyucularım hatırlıyacaklardır, bu sütunda, erken seçim için 3 Kasım tarihinin münasebetsizliğini ve barajın hiç değilse yüzde 8'e çekilip seçime gidilmesini müteaddit defalar yazdım. İki seçkin ekonomist politikacımız, Prof. Çiller ile Dr. Bahçeli, barajı indirmeyi ve seçimi bir kaç ay ertelemeyi, zaaf işareti saydılar. Partileri için açık tehlike sinyali verenlerden daha tecrübeli siyasetçi olduklarına kanaatleri kesindi. Prof. Çiller, kendi anlayışı içinde milliyetçi idi. Türk milliyetçi hareketinin büyük lideri Alparslan Türkeş'in dostu idi. Türkeş, kendisine şefkatle davranır, politik tavsiyelerde bulunur, Tansu Hanım dikkatle dinlerdi. Mesut Bey'le kavgası gibi bir durum, Türkeş için asla bahis konusu değildi. Ama 1995 seçimlerinde DYP-MHP ittifakı yapılamaması, DYP'yi yerlere serdi ve MHP'yi baraj altında bıraktı. Çiller'in halefi Mehmet Ağar, milliyetçidir. Demokrasilerde partilerin, devletin değil, milletin partisi olduğu ilkesini uygulayabildiği ölçüde, başarı gösterecektir. Dr. Bahçeli, MHP'yi devletin partisi yapmaya çalıştı. Bir nisbette Sayın Ecevit'in tutumu da bu idi. Şunu demek istiyorum: Sayın Mehmet Ağar, Merkez Sağ'ın darmadağınık oylarını toplamaya çalışırken, elbette -Türkeş'ten sonra genel başkanı olmak istediği- MHP'yi ihmal etmiyecektir. İkisini birleştirmeye çalışacağı bile açıktır. Ortaya ansızın Genç Parti çıktı. MHP ve DYP'nin oylarını kesti. Onları yüzde 9.5 ve yüzde 8.5 ile baraj altına düşürdü. Liderlerini tasfiye etti. Mehmet Ağar'ı ortaya çıkardı. Bu mekanizma, tıkır tıkır işledi. Bakalım sonrası ne olur? Merkez Sağ'ın derlenip toparlanması misyonu açıktadır. 1999 seçimleri ile MHP bu boşluğu doldurabilirdi, heves etmedi. Şimdi AK Parti, Merkez Sağ'a yerleşmeye çalışıyor, büyük çaba gösteriyor. Türkiye'de politik yelpaze yerine oturmuş değil. İktidar ve muhalefet, daha çok tepki oyları ile oluşuyor.