Çok başarılı New York ziyaretinde bulunan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 40'a yakın devlet ve hükümet başkanı ile görüştü. Birleşmiş Milletler'e üye 193 devletin üçte ikisinin gizli oyunu alarak Güvenlik Konseyi üyeliğine seçilmek için son temaslarda bulundu. Bu koltuk için 50 milyon dolar harcadık, sonuç alacağımızı umuyoruz. Başbakan Tayyip Erdoğan da kıt'a kıt'a, ülke ülke gezerek büyük gayret gösterdi. Dışişleri Bakanı Ali Babacan'ın çalışmalarını da unutmuyoruz. Ermenistan'la ilişkiler keza çok önemlidir. Bu arada Birleşmiş Milletler nezdindeki açık büyükelçiliğimizi derhal dolduralım. Bu konuda yapacak şey kalmadı. Avusturya ve İzlanda ile yarışacağız. Milletlerarası durumumuzu anlayacağız. Avrupa Birliği üyesi olsa idik, hatta sadece müzakereleri hararetle yürütüyor bulunsa idik, Güvenlik Konseyi de, daha nice kapılar da önümüze açılırdı. Sayın Gül, basın toplantısında, Amerika'da McCain de, Obama da seçilse, Türkiye ile ilişkilerin değişmeyeceğini söyledi. ABD tek stratejik müttefikimiz olduğu için bu böyledir. Fakat zaman zaman aramızda çok büyük pürüzler çıktığını unutmayalım. Kıbrıs sebebiyle stratejik müttefikimiz ABD vaktiyle bize silâh ambargosu koymuştu. Daha önce gene Kıbrıs meselesi sebebiyle nezaketten mahrum Başkan Johnson, Başbakan İnönü'yü azarlamış, tehdid etmişti. Bize gelince, birinci tezkereyi kabûl ettikten sonra, dalga geçercesine, ikinci tezkereyi reddedip stratejik müttefikimizi fevkalâde müşkül durumda bıraktık. Demek iki taraf da stratejik hatalara düşebiliyor. İran, atom bombası yaptı yapacak seviyeye geldi. Gerçekleştiği an, Orta Doğu kaynayacaktır. Türkiye, atom bombası yapmak yarışında hemen İran'ı izleyemediği takdirde, çok dengeler değişir. Aleyhimize değişir. İsrail alarma geçecek ve sertleşecektir. Böylesine günlerde Türkiye, Fırat-Kılıçdaroğlu çekişmesi ile Deniz Feneri konusuna mübtelâ oldu. Ama asıl önemlisi, Anayasa Mahkemesi'nin karar gerekçesini bekliyoruz.